-->
Bize sahne dışından bahsedebilir misiniz?
Sahne Dışı, bir sokak tiyatrosu grubu. Bunun politik olmayanı var mıdır bilmiyoruz ama, politik tiyatro yapıyoruz. Bizi ilgilendiren konularda hem düşünsel hem de pratik anlamıyla teatral bir söz üretmeye çalışıyoruz. Direniş alanlarında, gecekondu mahallelerinde, merkezi caddelerde oyunlar oynadık.
Ilk oyunumuzu 16 Haziran 2008'de Tuzla Tersaneleri'ndeki grev için oynadık.
Ankara'ya döndüğümüzde Praktiker’den işçiler buldu bizi. Sendikalaştıkları için gördüğkleri baskıyı anlatan bir oyun hazırlamamızı istediler. "Örgütlenmek Çok Praktiker" diye bir oyun hazırlayıp oynadık. Ve “Böyle Düzene Sokak Tiyatrosu” olarak sokağı seçtiğimizi duyurduk. 1 Mayıs 2009’dan itibaren de Sahne Dışı olduk.
Şimdiye kadar "Kentsel Dönüşüm" adıyla yaşadığı yeri parası olanlara bırakmaya zorlanan insanlar, sendikalaşmaya çalıştığı için işten atılan işçiler, TMK mağduru çocuklar, hasta tutsaklar, Tuzla’da ölen işçiler, YÖK, 12 Eylül, yerel seçimler, televizyon bağlamında kültürel manipülasyon, ulaşım zamları, homofobi ve transfobi gibi konularda oyunlar hazırladık. Ayrıca daha spesifik meselelere dahil olduğumuz da oldu. Ankara Üniversitesi’nde greve giden yemekhane işçileri için oynadık, üniversitede soruşturmaya uğrayan arkadaşlarımız ve kapatılan öğrenci grupları için de.
Günlük yaşamdan kopuk, bağımsız bir politik dil geliştirmemeye; tam tersine, politik olanın nasıl da günlük olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Mesela oyunlarımızda işten atılan işçi de oluyor, pazar parasını ihtiyaca denkleştiremeyen ev kadını da, üniversite öğrencisi de, üniversiteye hazırlanan öğrenci de, beyaz yakalı da, mavi yakalı da… Bu kesimlerin sorunlarının ortak ve politik bir sorun olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Bu sorunlar arasındaki bağlantıyı gösterdiğinizde meselenin politikliği gün gibi ortaya çıkıveriyor zaten.
Sahne Dışı nasıl ve kimlerden oluştu?
İlk olarak 16 Haziran 2008'de Tuzla Grevi'nde bir oyun oynadık. O zamanlar sokak tiyatrosu yapmak gibi bir niyetimiz yoktu. Ancak orada yaşadığımız deneyim birçoğumuzu büyüledi ve daha dönerken, trende, sokak tiyatrosu yapmaya devam etme kararı aldık. O ilk oyunda oynayan arkadaşlardan çoğu şimdi aramızda değil ama biz bir biçimde sürekli yeni katılımlarla devam ettik.
Sahne Dışı bir yanıyla açık bir grup. Elbette sabit bir kadrosu var ama oyun ya da oyunun hazırlandığı mesele konusunda hassasiyeti olan ya da doğrudan meseleye dahil olan herkes oyunlarımıza katılabiliyor. Belli bir işbölümümüz yok. Meselenin tartışılmasından oyun metninin hazırlanmasına ve provalarına kadar herkes her aşamada bulunuyor. Çünkü amacımız sadece bir oyun hazırlamak değil, o mesele hakkında düşünsel birikim ve ortaklık da geliştirmek.
Neden sokak tiyatrosu?
Sahne Dışı öncesinde çoğumuz oyunculuk, yönetmenlik, yazarlık yapıyorduk. Tuzla’da yaşadığımız tecrübeden sonra varolan tiyatro yapma biçimiyle ilgili sıkıntılarımızı daha sağlıklı değerlendirebilecek duruma geldik. Özellikle tiyatronun seyirciyle kurduğu ilişkide bir şeyler bizi rahatsız ediyordu. Politik tiyatro yapanlar, politik bağlantılarla, zaten politik olan insanlara oyun oynuyordu; politik olmadığını iddia eden tiyatrolarsa ya orta sınıfa estetik düzeyi abartılmış oyunlar oynuyordu ya da insanların yaşadığı sıkıntıları, onlara hiçbir ufuk açmadan, boşaltacak oyunlar. Bunların dışında bir şeyler yapmak istiyorduk. Hem politik anlamda hem de teatral anlamda yeni bir ifade biçimine ihtiyaç olduğunu hissediyorduk. Bu "yeni" grubun yapısından, üretim yapma yöntemine, metinlerin kurulumuna kadar birçok konuyu kapsıyor. Üretim biçimini değiştirmeden ürünü değiştiremeyeceğimizi düşündük çok basit olarak. Kolektif üretim yapıyoruz. Elbette herkesin daha iyi yaptığı işler var ancak herhangi bir işbölümü yok. Metinlerin yazımından oyunculuğa ve nerede oynanacağına karar vermeye kadar her konuda birlikte çalışıyoruz.
Aslında akıl yürütmemiz oldukça basit: Eğer eski seni kesmiyorsa, boğuyor, bunaltıyorsa yeni olan kıpırdanıyor demektir. Başka bir biçime ihtiyaç belirmiş demektir. Gözümüzü kapatıp Brecht’in “En kötü yeni, en iyi eskiden iyidir.” sözünden aldığımız derin nefesle başladık denemeye. Deniyoruz, her oyunla öğreniyoruz. Ama asıl bağın nereyle kurulması gerektiğini unutmadan. Bizim muhatabımız artık yeni bir şey doğurmaya gücü kalmamış orta sınıf değil, yeniyi bağrında taşıyan işçi sınıfıdır. Onu yeniye doğru yönlendirecek, kendi talepleri için ayağa kalkışını sağlayacak şey elbette sadece tiyatro değildir. Sanat olsa olsa bağlantıları gösterir. Bizim amacımız da bu. Kişisel olduğu sanılan sıkıntıların nasıl sisteme bağlı olduğunu ve nasıl geniş bir kesimce paylaşılmakta olduğunu göstermek… Ve bunu davet ederek değil, doğrudan yanına giderek dillendirmek.
Bu döneme kadar yaptığınız çalışmalar ve aldığınız tepkiler nelerdir?
Çok farklı meselelerde oyunlar oynadık. En son homofobi ve transfobi karşıtı yürüyüşte oynadık mesela.
Daha önce, TMK mağduru çocuklar için Meclis'in önünde bir oyun oynamak istedik, oynamamız engellendi. 19 Aralık'ın yıldönümüde Bakırköy Adliyesi'nde, duruşmanın görüldüğü salonda oynamak istedik, engellendi. Tekel işçileri çadırlarla Ankara'dayken sokaklarda genel grev çağrısı yapan bir oyun oynadık. Televizyonu merkeze alarak popüler kültür eleştirisi yapan bir oyunu metroda ve yine sokaklarda oynadık. Geçen yıl 1 Mayıs için Taksim çağrısı yapan bir oyunu farklı kampüslerde ve mahallelerde oynadık. Bu yılsa "Halkın Ekmeği" oyunuyla Sıhhiye Meydanı'ndaydık. Yine geçen yıl 27 mart Dünya Tiyartrolar Günü'nde sokakta tiyatronun güncel sorunlardan kopukluğunu eleştiren bir oyun sunup üniversiteden ve farklı tiyatro gruplarından katılımcılarla sokakta, izleyenlerin de katılşımıyla bir söyleşi yaptık. TMK mağduru çocuklar için hazırladığımız oyunu Diyarbakır'da da oynadık. Samed Behrengi'nin Bir Şeftali Bin Şeftali masalından uyarladığımız oyunu yine Diyarbakır'da ve başka yerlerde oynadık. Uzun lafın kısası, 40'a yakın oyunu çok farklı sokaklarda oynadık.
İzleyenler bizi “tiyatrocu” olarak görmekle “bizim çocuklar” olarak görmek arasında kalıyorlar aslında. Asla oyun oynayıp ayrılmıyoruz yanlarından. Öncesinde ya da sonrasında sohbetimiz, paylaşımımız oluyor. Oyundan sonra eleştirilerini de alıyoruz. Bunu özellikle mahallelere gittiğimizde daha rahat yapıyoruz tabii. Sokakta, caddede daha zor oluyor. Ama deneyimle gördük ki, sokakla ilgili birçok endişemiz yersiz. İnsanlar dururlar mı, izlerler mi, hatta anlarlar mı diye endişeleniyorduk. Duruyorlar, izliyorlar ve tiyatro salonunda göstermedikleri bir rahatlıkla oyuna katılıyorlar. Bu işin en heyecan verici tarafı da bu. Denemeden hiçbir şeyi bilemiyorsunuz. Ve her denemenizde önünüze onlarca yol açılıyor. Yani odamızda oturup biçimde nasıl bir yenilik yaratacağımızı düşünmüyoruz; deniyoruz ve her seferinde onlarca veriyle dönüyoruz geriye. Mesele yeni ne yapacağımızdan çok yenilerden hangi yeniyi seçeceğimize kalıyor sonra. Şimdi ne yapacağız diye düşünmedik hiç; şimdi hangisini yapacağız, önce hangisini yapalım diye düşündük. Sokakta öyle taze bir solukla doluyoruz ki bazen heyecandan başımız dönüyor. Seçtiğimiz yol nedeniyle bir çok şeyle bağlantı içindeyiz. Ülke gündemini çok iyi takip etmemiz gerekiyor, sendikalarla, gruplarla bağlantımız var, bir yandan onların gündemlerini de takip ediyoruz. Ve gittiğimiz, oyun götürdüğümüz her yerde söz sahibi olmaya çalışıyoruz, kenar süsü değil. İnsanlar genelde “ilgi çeker” diye davet ediyor bizi. Bizse mutlaka dâhil olduğumuz meseleyle ilgili bir sözle gidiyoruz. O yüzden şaşırtıyoruz zaten. Önümüze gelen her mesele hakkında etraflı ve uzun tartışmnalar yürütüyoruz. Bu meseleye nasıl yaklaşacağımızı, bu yaklaşıma en uygun biçimsel seçimin ne olduğunu tartışıyoruz. Sonra oyunu kurup çalışıyoruz. Oyun sonrasındaki değerlendirmeler de bizim için çok önemli. Sokak tiyatrosu konusunda neredeyse hiç kaynak yok. Her şeyi deneyerek bulmamız gerekiyor. Deniyoruz.
Sizlerle ne şekilde irtibat kurulabilir?
İnternet üzerinden ulaşabilirler. Mail adresimiz: sahnedisisokak@gmail.com
Ayrıca bir blogumuz da var: sahnedisigrubu.blogspot.com
Facebook üzerinden de Sahne Dışı Sokak Tiyatrosu adıyla ulaşabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder