tag:blogger.com,1999:blog-80914021952337933142024-03-05T09:39:15.381-08:00sahne dışıSokaklarda bir hayalet dolaşıyorsahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.comBlogger29125tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-7981061906667179042012-11-10T16:50:00.000-08:002012-11-11T11:30:53.209-08:00ben gördüm / min dît - bianet<br />
<a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=8091402195233793314" name="top"></a><br />
<div class="manset">
<h2 class="no_space">
<span style="font-size: large;">Sahne Dışı Sokak Tiyatrosu Diyor ki</span></h2>
Açlık grevlerinin amacı ve talepleri her ne olursa olsun,
bunu karşılamak gibi bir niyetleri olmasa bile yürütmenin
başındakilerinin sergilediği tavır Sahne Dışı'nın söylediği gibi
"İnsanlığa yakışmaz." <br />
<div class="bilgi">
<div class="yer">
</div>
</div>
</div>
<div class="text">
</div>
<b> </b><br />
<img height="251" src="http://www.bianet.org/resim/olcekle/42420/501/260" width="484" /><br />
Ankara'da, Kızılay'da, Yüksel Caddesinde veya Sakarya'da yürüyorsanız
ve birden sloganla replik arası yürekli sesler duyuyorsanız, kalabalığı
yarıp sahnesini ustalıkla oluşturan bir grup görüyorsanız işte onlar
Sahne Dışı Sokak Tiyatrosu'dur. İlginizi esirgemeyin, insanca bir mesaj
vereceklerdir kısa bir sürede.<br />
Ankara'da kurulmuş ama sonradan İzmir ve İstanbul'da da adlarını
duyurmuşlar. Hatta şimdi eş zamanlı gösteriler yapıyorlar zaman zaman.
Başka gruplardan da destek alıyorlar: Tiatro Roj, Propaganda Sanat benim
bildiklerim.<br />
Van Depremi sonrası oraya da koşmuşlar elbette. Bu gençler tiyatroyu
özüne döndürmüşler. Çağdaş tiyatroya saygımız sonsuz ama bu gençlerin
yaptıklarını görünce, bir anda oyuncu olasınız geliyor. Çünkü sizin de
haykırmak istedikleriniz var ama profesyonel tiyatrocu olacak
haliniz-vaktiniz de yok. Onlarla konuşun, sesiniz olacaklardır.<br />
<i>"Sahne Dışı, bir sokak tiyatrosu grubu. Bunun politik olmayanı
var mıdır bilmiyoruz ama, politik tiyatro yapıyoruz. Bizi ilgilendiren
konularda hem düşünsel hem de pratik anlamıyla teatral bir söz üretmeye
çalışıyoruz. Direniş alanlarında, gecekondu mahallelerinde, merkezi
caddelerde oyunlar oynadık. Ilk oyunumuzu 16 Haziran 2008'de Tuzla
Tersaneleri'ndeki grev için oynamıştık. 'Böyle Düzene Sokak Tiyatrosu'
adıyla başladığımız yola, 1 Mayıs 2009'dan beri Sahne Dışı olarak devam
ediyoruz..."</i> diyorlar kısa tarihçeleri sorulduğunda.<br />
<h2>
<span style="font-size: large;">"Kot kumlama işçisiyim"</span></h2>
<img height="251" src="http://www.bianet.org/resim/olcekle/42421/501/260" width="484" /><br />
Gündemi takip ediyorlar ve hemen harekete geçiyorlar. Ben onları kot
kumlama işçilerinin durumuna dikkat çekmek için yaptıkları gösteride
tanıdım.<br />
"Kot kumlama işçisiyim, nefesim yok, sesim ol" diyorlardı bizlere. Gösteri başlayınca insanlar yerlerinde mıhlanıp kalıyorlar.<br />
Normal bir eylem bu kadar dikkat çekemez. Zaman zaman ortaoyununa
dönüyor gösteri. Halktan birileri laf atıyor. Hazırcevap olmak,
gerginlik yaratmadan varsa bir anlaşmazlık çözmek gerekiyor.<br />
Bu gösteride seyircileri izledim ve dinledim ben, sahnelenen oyundan
çok. Oyuncular kotları yere serip, tebeşirle etrafını çizerek Konur
Sokak'tan Yüksel Caddesi'ne doğru ilerliyordu. "Kot kumlama işçisiyim,
nefesim yok, sesim ol!" repliği tekrarlanarak.<br />
İşçi olmaları olası iki kişiden biri diğerine, "Yahu kotları mayın
gibi döşüyorlar, gördün mü" demişti. Bir diğer kulağıma çalınan ses ise "
Ya gel oğlum, ne bakıyon?" a yanıt olan "Ya bi dur ne diyorlar bakalım,
gideriz"di.<br />
İşte bu sanırım, tam da hedeflenen şeydi. Halkı tiyatroya dahil
etmek, halkın önüne pat diye çıkmak. Meramını anlatmak ve toplumsal
duyarlılığı gıdıklamak. Bana kalırsa her insanın toplumsal ve
dolayısıyla siyasal duyarlılığı vardır-az veya çok-; iş onu ortaya
çıkarmakta. Bu gençler bunu yapıyorlar. Çok fazla çıngar çıkarmadan,
sanatın diliyle, tamamen barışçıl bir eylemlilikle.<br />
<br />
<span style="font-size: large;"><b><i>"Görmezsen yoksun"</i></b></span><br />
En can yakan gösteri çoğumuzun içinde acı bir ikilem haline gelmiş,
Kürt tutsakların açlık grevleriyle ilgili: Aslında ölüm oruçları.<br />
Bu konuda, herkesin gerçekten farklı görüşleri var. Asıl muhatap olan
yürütmenin başındakiler ise beyanlarıyla bizi-sıradan vatandaşları
yani- utandırıyorlar. Ölüm oruçlarının amacı ve talepleri her ne olursa
olsun, bunu karşılamak gibi bir niyetleri olmasa bile böyle bir tavır
sergilemek gerçekten Sahne Dışı'nın söylediği gibi <a href="https://www.facebook.com/photo.php?v=464588606918406" target="_blank">"İnsanlığa yakışmaz."</a><br />
Halk olarak da görmezden gelmenin, ölümler başladıktan ya da açlık
grevlerinin belki de ölümden daha vahim olan beynin işlevsel bozukluk
hastalıklarına tutulması sonrasında üzülmenin, artık bir anlamı
kalmayacağını haykırıyor Sahne Dışı. Seyirciler "ben gördüm" diyorlar,
Kürtçesiyle "min dit."<br />
Bana göre ölüm oruçlarının muhataplarının asıl insafsızlığı ise
gündemi takip ettiğim kadarıyla taleplerin insan hakları çerçevesinde
tamamen legal oluşu. Ölüm oruçları ile bunları duyurmak zorunda kalmak,
acaba hangi mantıkla açıklanabilir? (Bu soru hükmedenlere) Önce
insanları sıkıştırıyorsunuz, itiraz edince de kızıyor hatta hakaret
ediyorsunuz.<br />
Konu sokak tiyatrosu yapan "gençler" olunca Ekşi Sözlük'teki yansımalarına baktım.<br />
Geçen yıllardan bir oyun duyurusunu aynen yazarıyla alıntıladım:<br />
<i>"Sahne dışı sokak tiyatrosu'ndan tmk mağduru çocuklar için kayıp harfler masalı"</i><br />
<i>türkiye'de bir yıl içinde diyarbakır, adana, mersin ve çeşitli
illerde çıkan gösteriler sonrasında tutuklanan ve yargılama süreçleri
devam eden çocuklar var. içinde yer aldıkları eylemler taş atmak ve
gösterilere katılmakla sınırlı olan bu çocuklar 20 yılı aşkın cezalar
almalarına yol açabilecek çok ciddi suçlarla yargılanıyor.</i><br />
<i>sahne dışı sokak tiyatrosu olarak, 18 ekim çarşamba günü meclis'e
gidiyoruz. "kayip harfler masalı"nı gerçek izleyicisi olan çocuklara
ulaştıramadığımız için belki oradan sesimizi duyarlar umuduyla meclis'in
önünde oynuyoruz.</i><br />
<i>sahne dışı bir kez daha ışıkların dışında kalanlara dönüyor yüzünü. ezberlerin dışında kalanlara, sözleri ezbere gelmeyenlere...</i><br />
<i>çocuklara sesimizi duyurmak umuduyla, geleceğimiz olan çocukların yanında olmak için, oynuyoruz.</i><br />
<i>çocuklara için adalet istiyoruz! ve bir kez de biz tekrar ediyoruz: çocuklar çocuktur efendiler!</i><br />
<i>bizim bir masalımız var onlar için. yüzlerindeki gülümseme için. gelin, dinleyin ve onları bulup anlatın diye </i><br />
<i>18 kasım çarşamba, tbmm dikmen kapısı önü, saat: 13.00</i><br />
<i>sahne dışı sokak tiyatrosu</i><br />
<i>18.11.2009 00:43 atmacaged"</i><br />
Bu gösteri polis engeline ve saldırısına maruz kalmış. Bir de
polisler,"Burası sahne değil, meclis" diye azarlamışlar gençleri. Onlar
da bunu bilmiyordu sanki...<br />
Bu konuda bir diğer Ekşi Sözlük entry'si ise:<br />
<i>"Masalları heybelerinde diyar diyar çocukları aramışlar ama
bakmışlar çocukların çoğu tmk mağduru, onlar da karar vermiş çocukları
bulana kadar masallarını büyüklere anlatmaya.</i><br />
<i>'sahne dışı' politik tavırlarıyla oyunlarını sergiliyor öyle
sahne kaygıları da yok hani çünkü onların sahnesi dünyanın ta
kendisi.onları dtcf'nin işten çıkarılan yemekhane işçileri için "yanlız
değiliz" oyununu sahnelerken, 12 eylülde karanlığı işaret ederken,tekel
işçilerine destek olurken ,meclisin önünde tmk mağduru çocukların
seslerini duyruken ya da gecekonduların arasında gür sesleri
yankılanırken karşılaşabilirsiniz şaşırmayın, dedik ya onların sahnesi
dünya.</i><br />
<i>13.01.2010 21:46 dinakaki"</i><br />
<b><i> </i></b><br />
Şöyle bir blogları var: <i>"<a href="http://sahnedisigrubu.blogspot.com/" target="_blank">Sokaklarda bir hayalet var</a>", </i>çok yaşasın...<br />
<i>*Hanife Türkseven - Ankara/ </i><i>
Günlerden Ölüm Oruçlarının 61. Günü</i><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrzP_vxnRNyoXbpW1tZ-b9oYCeGvFm8q2xpVfv69f0p-sF16zVBIRxhbcgsZRrmtFNC8xrEcZWSYzrVv7F04GI4xbDDVDOiydqzFryjTwSytGVEEDRSE0dIqjfhMSloeHHgcwS8y6_-fWr/s1600/internet_bianet-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="135" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrzP_vxnRNyoXbpW1tZ-b9oYCeGvFm8q2xpVfv69f0p-sF16zVBIRxhbcgsZRrmtFNC8xrEcZWSYzrVv7F04GI4xbDDVDOiydqzFryjTwSytGVEEDRSE0dIqjfhMSloeHHgcwS8y6_-fWr/s200/internet_bianet-1.jpg" width="200" /></a></div>
<i></i>11 Kasım 2012, Pazar
sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-7660831229222573402012-06-26T12:38:00.000-07:002012-06-26T12:54:06.246-07:00Van Çocuk Şenliği/ Haziran 2012<style type="text/css">
<!--
@page { margin: 2cm }
P { margin-bottom: 0.21cm }
-->
</style>
<br />
<div align="CENTER" style="margin-bottom: 0cm;">
</div>
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm; text-align: center;">
<i> </i><i style="color: #cc0000;"><b>üç</b></i><i style="color: #cc0000;"><b>
</b></i><i style="color: #cc0000;"><b>yıldızlı</b></i><i style="color: #cc0000;"><b> </b></i><i style="color: #cc0000;"><b>bir</b></i><i style="color: #cc0000;"><b>
</b></i><i style="color: #cc0000;"><b>albaydı</b></i><i style="color: #cc0000;"><b> </b></i><i style="color: #cc0000;"><b>gökyüzü</b></i><i style="color: #cc0000;"><b>
</b></i><i style="color: #cc0000;"><b><br /> karşısında</b></i><i style="color: #cc0000;"><b> </b></i><i style="color: #cc0000;"><b>önüm</b></i><i style="color: #cc0000;"><b>
</b></i><i style="color: #cc0000;"><b>açık</b></i><i style="color: #cc0000;"><b> </b></i><i style="color: #cc0000;"><b>gezerdim</b></i><i><b>
</b></i>
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicJDbW7D3-EU7tnMlHQtxDNh6EtSsPJTwlnRUpYjJ0M4AifmDBqYc076LF7vZ_L65IJzyRT3Gvjqe6TsUKTyCvHtwFPSYPxspsVIlP5PuPxuIUOp7IzjNv6qF9DdBDaKaletnukLoZqbxm/s1600/van'da.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicJDbW7D3-EU7tnMlHQtxDNh6EtSsPJTwlnRUpYjJ0M4AifmDBqYc076LF7vZ_L65IJzyRT3Gvjqe6TsUKTyCvHtwFPSYPxspsVIlP5PuPxuIUOp7IzjNv6qF9DdBDaKaletnukLoZqbxm/s400/van'da.jpg" width="400" /></a></div>
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<i> </i></div>
<div align="CENTER" style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;"><b>Van'a</b></span><span style="font-size: small;"><b>
</b></span><span style="font-size: small;"><b>gidiyoruz,</b></span><span style="font-size: small;"><b>
</b></span><span style="font-size: small;"><b>g</b></span><span style="font-size: small;"><i><b>öğsü</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>
</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>yıldızlı</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>
</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>gökyüzünün</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>
</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>karşısında</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>
</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>önümüz</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>
</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>açık</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>
</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>gezmeye</b></i></span><span style="font-size: small;"><i><b>
</b></i></span>
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-style: normal;">P</span>aylaşmaya
gidiyoruz. Çocuklarla birlikte oyun oynamaya, uçurtma uçurmaya
gidiyoruz. Misafirliğe eli boş gidilmezmiş; kitaplarla,
balonlarla, uçurtmalarla, filmlerle, masallarla gidiyoruz. Almaya ve
vermeye gidiyoruz. Ne sadece alacak, ne sadece verecek durumdayız;
biliyoruz. Büyük şehirlerin tantanasında yitmiş çocuklar
olarak, yitirdiğimize inandırıldığımız bir masalı,
paylaşmanın, birlikte yaşamanın, birlikte eğlenmenin ve
üretmenin masalını, çadır kentlerde yitmiş çocuklarla yeniden
kurmaya gidiyoruz. Hepimizi her yandan saran karanlığa inat, ışığı
paylaşmaya gidiyoruz. Nefes almanın gittikçe zorlaştığı
günlerde bir nefesi paylaşmaya gidiyoruz. Farklı yerlerinde
yittiğimiz aynı soluksuz hikayenin içinde bir nefeslik umut için
uçurtmalarımızı salacağız gökyüzüne.
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Van'a gidiyoruz, bu kez birlikte
neşelenmeye...<br />
...<br />
<div style="color: red;">
Dedik ve yola çıktık. Sahne Dışı, Van Gönüllülerini Arıyor Grubu,
Felsefe Okumaları Grubu olarak, Sel Yayıncılık'ın da desteğiyle Van'a
gittik. Şimdilik <a href="https://picasaweb.google.com/109536715800944463733/VanCocukSenligiHaziran20122012?authuser=0&feat=directlink" target="_blank">fotoğrafları</a> paylaşıyoruz. </div>
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRmNH3s-roUsP5WmvxqbKShOJyhRKyhYKKUEuPPr7rjm-DNRw56JOjq362t7nh2SId-ET-aexQGxYriYU7kAkzaPP0kLEXj7jrcvsmZ2PQMTujAaztpgI6BKZK6tl0QqXPafVEKUC3qTPE/s1600/van'da4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRmNH3s-roUsP5WmvxqbKShOJyhRKyhYKKUEuPPr7rjm-DNRw56JOjq362t7nh2SId-ET-aexQGxYriYU7kAkzaPP0kLEXj7jrcvsmZ2PQMTujAaztpgI6BKZK6tl0QqXPafVEKUC3qTPE/s400/van'da4.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgdPVpztxv7_u-LPQPPBM3dCcDtrWZoAjGFFAI3y8XvHAJuEXALsCG8D74tD9Y9Rf3FVm9TxXMRrA5jTSUPFhyphenhyphenPFJGsrXHmWiOdOTC1oLHLBYkc9RjsBhYG3IVr1Rx2v-yN9IkypEP8KDi/s1600/van'da15.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgdPVpztxv7_u-LPQPPBM3dCcDtrWZoAjGFFAI3y8XvHAJuEXALsCG8D74tD9Y9Rf3FVm9TxXMRrA5jTSUPFhyphenhyphenPFJGsrXHmWiOdOTC1oLHLBYkc9RjsBhYG3IVr1Rx2v-yN9IkypEP8KDi/s400/van'da15.jpg" width="400" /></a></div>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-57923612270401790632012-02-21T05:22:00.000-08:002012-02-21T05:24:01.866-08:00<b>"nasıl tartışmışlar..." etiketi</b> <br />
<br />
Bu etiket altında, şu anda da tartışılmakta olan meselelerin başka tarihsel anlarda nasıl tartışılmış olduğuna dair alıntılar paylaşacağız.<br />
<br />
Tarihsel algısını kaybeden insan bilinci, her türlü güncel sorunu tek bir yönüyle, güncelliğiyle, değerlendirir. Oysa çoğu zaman aynı meseleler, farklı tarihsel anlarda olmaları nedeniyle kaçınılmaz olarak başka bağlamlarda, tartışılmıştır. Aynı tartışmanın farklı tarihsel anlarda nasıl yürütüldüğünü görmek bugün için özgün olan yanlarını da kavramamızı, farklı bağlantılar göstererek meseleyi daha geniş bir perspektifle ve kendi tarihselliği içinde değerlendirmemizi sağlar.<br />
<br />
Paylaştığımız alıntılarda tek ölçü rastlamış olmaktır. Seçimimiz, alıntı içindeki taraflardan biri olduğumuz anlamına gelmez.<br />
<br />
Bizim henüz rastlamadığımız ya da gözümüzden kaçan, sizin paylaşılmasını istediğiniz alıntılar olursa lütfen paylaşılması için öneride bulununuz...sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-46529947639344380272012-02-21T04:57:00.000-08:002012-02-21T05:37:35.655-08:00<span class="Apple-style-span" style="border-collapse: separate; color: black; font-family: 'Liberation Serif'; font-size: small; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: normal; orphans: 2; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;"><span class="Apple-style-span" style="text-align: justify;"></span></span><br />
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
<b>Ahmet Hamdi Tanpınar - <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Huzur_%28roman%29" target="_blank">Huzur</a></b><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Huzur_%28roman%29"> </a></div>
<div class="calibre_9" style="margin: 1em 0em 0em; text-indent: 0pt;">
1949 yılında aydınlar yeni'ye duydukları ihtiyaç ve onu nasıl karşılayabilecekleri konusunda şöyle tartışmışlar... </div>
<div class="calibre_9" style="margin: 1em 0em 0em; text-indent: 0pt;">
(...) </div>
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
İhsan kadehinde buzun geçirdiği değişmeği, renksiz alkolün yavaş yavaş bulanmasını, sanki mermer damarlarla zenginleşmesini takip ediyordu. Şimdi kadeh hiç de saf olmayan bir mayi ile dolu idi.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Haydi çocuklar!.. dedi. Sonra Suat'a cevap verdi: Mesele, okuduklarımızın bizi bir yere götürmemesinde. Kendimizi okuduğumuz zaman hayatın haşiyesinde dolaştığımızı biliyoruz. Garplı, bizi, ancak dünya vatandaşı olduğumuzu hatırladığımız zaman tatmin ediyor. Hulasa, çoğumuz seyahat eder gibi, benliğimizden kaçar gibi okuyoruz. Mesele burada. Halbuki kendimize mahsus yeni bir hayat şekli yaratmak devrindeyiz. Zannederim ki Suat'ın dediği budur.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Evet, bir adımda eski yeni ne varsa hepsini silkip, fırlatmak. Ne Ronsard, ne Fuzuli...</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-İmkanı mı var?<br />
<br />
(...)</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Neden imkansız olsun?..</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Şundan imkansız ki... (...) Çünkü, evvela siyah tahtayı beyhude yere temizlemiş oluruz. Bu inkarla ne kazanacağız sanıyorsun? Benliğimizi. Benliğimizi kaybetmekten başka.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
Suat çok yumuşak bir bakışla:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
- Yeniyi... yeni bir alemin masalını kurarız. Amerika'da, Sovyet Rusya'da olduğu gibi.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Onlar herşeyi, hepsini unuttular mı sanıyorsun? Bence bu yeni masalı yaratacak olan bizim maziyi inkarımız veya bu işteki yaratma irademiz değildir. Olsa olsa yeni bir hayatın hızıdır.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Ne yapalım istiyorsun?</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
Fakat Mümtaz cevap vermedi.<br />
<br />
(...)</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Unutma ki, onların ikisi de Avrupa'yı devam ettiriyorlar...</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Peki o halde ne yapacağız?</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
İhsan kadehini kaldırdı:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Evvela içeceğiz... dedi. Sonra bu güzel denizin bize hediye ettiği şu balıkları yiyeceğiz. Ve şu bahar saatinde bu lokantada, bu denizin karşısında olduğumuza şükredeceğiz. Sonra da kendimize mahsus, şartlarımıza uygun yeni yeni bir hayat kurmağa çalışacağız. Hayat bizimdir; ona istediğimiz şekli vereceğiz. Ve o şeklini alırken, kendi şarkısını yapacak. Fakat fikre, sanata hiç karışmıyacağız! Onları hür bırakacağız. Çünkü, onlar hürriyet, mutlak hürriyet isterler. Masal bir anda, biz istiyoruz diye teşekkül etmez. O hayatın içinden fışkırır. Hele mazi ile bağlarımızı kesmek, garba kendimizi kapatmak! Asla! Ne zannediyorsunuz bizi! Biz şarkın en klasik zevkli milletiyiz. Herşey bizden bir devam istiyor.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Eskiyi devam ettirdikten sonra, yeni hayat şekli aramak ne için?</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Hayatımızın henüz şekli yok da onun için! Zaten hayat tanzim edilmeğe daima muhtaçtır. Hele asrımızda.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-O halde maziyi tasfiye ediyoruz?..</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Elbette... Fakat icabeden yerlerde. Ölü kökleri atacağız; yeni bir istihsale gireceğiz: Onun insanını yetiştireceğiz...</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Bunu yapmak için nereden hız alacağız?..</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-İhtiyaçlarımızdan, yaşama irademizden; zaten hıza değil, derse ihtiyacımız var. Bunu da realite bize verir, müphem ütopyalar değil!..</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
Suat eliyle alnını sildi:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Ben ütopyadan bahsetmiyorum... fakat bakir türküler istiyorum. Dünyayı yeni gözle görmek istiyorum. Bunu sade Türkiye için istemiyorum, dünya için istiyorum. Yeni doğan insanın teganni edilmesini istiyorum.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Adalet istiyorsun, hak istiyorsun.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Hayır, öyle değil! Çünkü kelimeler eski. Yeni insan eskinin hiçbir artığını kabul edemez...</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
Mümtaz bir güzü kapıdan giren müşterilerde:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Suat bize bu yeni insanı tarif etsin!.. dedi.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Edemem!.. Çünkü, daha doğmadı. Fakat doğacak, eminim... Bütün dünya onun sancısını çekiyor. İşte İspanya!..</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
İhsan:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Eğer bütün imrendiğin o ise, hiç merak etme; yakında Avrupa, hatta dünya, İspanya'ya benziyecek.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
Fakat hakikaten İspanya'da veya Rusya'da yeni insanın doğduğuna inanıyor musun? Bana daha ziyade insanlığın felaketi hazırlanıyor gibi geliyor.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Falcılık mı?..</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
- Hayır, sadece bir müşahede... Alelade bir gazete okuyucusunun müşahedesi... Suat bir müddet boş kadehiyle oynadı, sonra kadehi İbrahim'e uzatarak:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Lütfen... dedi. Dolan kadehe su koydu; ilk yudumu içti.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Böyle olsa ne çıkar, zaten olmasını istemiyenlerden değilim. İnsanlık ölü kalıplardan ancak böyle bir yangınla kurtulur...</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Daha beterlerine düşmek için; geçen harbin neticesini gördük.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
Fakat Suat dinlemiyordu:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Kaldı ki, harp bir zaruret oldu artık... bu kadar karışık hesabı ancak o temizliyebilir.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
Sonra birdenbire başını kaldırdı. İhsan'a baktı:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Hakikaten insanlıktan yeni bir şey ümit etmiyor musunuz?</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-İnsanlıktan ümit kesilir mi? Yalnız harpten iyi şey ummuyorum. Medeniyetin yıkımı olacaktır. Ne harpten, ne ihtilallerden, ne de halk diktatörlerinden birşey çıkacağını umuyorum. Harp Avrupa'nın, belki dünyanın mutlak felaketi olacaktır. Ve kendi kendisine söyler gibi konuşmasına devam etti:</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-İnsanlıktan ümit kesmedim, fakat insana güvenmiyorum. Bir kere bağları çüzüldü mü; o kadar değişiyor, o kadar kurulmuş makine oluyor ki... bir de bakıyorsun ki, o sağır ve duygusuz tabiat kuvvetlerine benzemiş... Harbin, ihtilalin korkunç tarafı, asırlarca gayretle, terbiye ile, kültürle yendik sandığımız bu kaba kudreti birdenbire başı boş bırakmasıdır.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-İşte ben de bunu istiyorum.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
İhsan içini çekti.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Halbuki daha iyi şeyler isteyebiliriz. Fakat istemek neye yarar; insanoğlu bu kadar zayıf olduktan sonra?.. Evet, insana güvenilmesi güçtür, halbuki talihini düşününce, onun kadar alınacak mahluk yoktur.</div>
<div class="calibre_9" style="margin-bottom: 0em; margin-left: 0em; margin-right: 0em; margin-top: 1em; text-indent: 0pt;">
-Ben insanı seviyorum. Onun şartlarıyle döğüşme kudretini seviyorum. Kaderini bile bile hayatı yüklenmesini, o cesareti seviyorum. Hangimiz yıldızlı bir gecede kainatı bütün ağırlığıyle sırtımızda taşımayız. Hiçbir şey insanoğlunun cesareti kadar güzel olamaz. Şair olsaydım tek bir manzume yazardım; büyük bir destan. İki ayağı üstüne kalkan ilk ceddimizden bugüne kadar insanlığın macerasını anlatırdım. İlk düşünceler, ilk korkular, ilk sevgi, kainatı gittikçe ihata eden, kendi başlarına mevcut olan herşeyi birleştiren zekanın ilk kımıldanışı, tabiata izafe ettiğimiz bir yığın zenginlikler... Allah'ı etrafımızda ve kendi içimizde yaratmamız. Evet tek bir manzume yazardım. İnsanı teganni etmek istiyorum, derdim; maddeyi uykusundan uyandıran ve kainata kendi ruhunu geçireni teganni edeceğim, ey bütün büyüklüğü ihata eden lisan! Sen bana yardım et!</div>
<div class="calibre_9" style="margin: 1em 0em 0em; text-indent: 0pt;">
(...) </div>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-47460455515538598242011-07-10T10:30:00.000-07:002011-07-10T10:30:55.104-07:00Bir Şeftali Bin Şeftali / Temmuz, 2011 / Ankara, Mamak<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7ThcCrt_PkQRIXXcEL1M6bOD4LkmwniGM-dI5dsekyfmBTSVyPS1u7jhJB6oil8iYwn27RjJnFQVhbjU7aSt_2ghpNqDArYct6Znl7aC-TdusuEML_iuKGMcG-mY6C3fhzxn40RaKAyqU/s1600/B%25C5%259EB%25C5%259E.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" m$="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7ThcCrt_PkQRIXXcEL1M6bOD4LkmwniGM-dI5dsekyfmBTSVyPS1u7jhJB6oil8iYwn27RjJnFQVhbjU7aSt_2ghpNqDArYct6Znl7aC-TdusuEML_iuKGMcG-mY6C3fhzxn40RaKAyqU/s320/B%25C5%259EB%25C5%259E.png" width="222" /></a></div><a href="http://www.hurriyet.com.tr/ankara/18213462.asp?gid=140d%C3%BC%C5%9F%C3%BCn%C3%BCyorsun%3F">http://www.hurriyet.com.tr/ankara/18213462.asp?gid=140d%C3%BC%C5%9F%C3%BCn%C3%BCyorsun%3F</a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-38463550921939830212011-06-20T17:32:00.000-07:002011-06-20T17:55:48.015-07:00<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQZIsvKWhYY_Yfd7GhQRi4Cv7qQiFg-O9bbQ17zrdmnkeBIANUU7X1ovClnED8FFUARM-vhhhfhFdC5XSYKVlF9-tYP6NQzs3I6O0wI83uwW_m6cg0SJVPd3xFAHApfmC9annUUA6JlOZ1/s1600/DSC_0158.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQZIsvKWhYY_Yfd7GhQRi4Cv7qQiFg-O9bbQ17zrdmnkeBIANUU7X1ovClnED8FFUARM-vhhhfhFdC5XSYKVlF9-tYP6NQzs3I6O0wI83uwW_m6cg0SJVPd3xFAHApfmC9annUUA6JlOZ1/s400/DSC_0158.JPG" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><span style="font-size: large;"> Yoksulun sıradan sesi, inancı, hayatı,</span><br />
<span style="font-size: large;"> Bu olacak benim seçimim.</span><br />
<br />
<b><i> Euripides- Bakhalar </i></b>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-41770419530605987512011-06-12T12:23:00.000-07:002011-06-12T13:40:55.210-07:00Hepimiz Aynı Gemideyiz, Grev Bizim Grevimiz/ Tuzla/16 Haziran 2008<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaa_Pioxeh3Vavfbqvc1BWeDoMbFdnVVBlmDm3-DTvbRNxzG1jJKmz3aO5lnIlKzoVbj_G3WTY4gRGNYgCqWf-Dq74r-vb3shb3EsrvSDZwvXyOVAnPgiLBV6axto8CCNil3vQPpMgeJiH/s1600/tersanede+grev+var1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaa_Pioxeh3Vavfbqvc1BWeDoMbFdnVVBlmDm3-DTvbRNxzG1jJKmz3aO5lnIlKzoVbj_G3WTY4gRGNYgCqWf-Dq74r-vb3shb3EsrvSDZwvXyOVAnPgiLBV6axto8CCNil3vQPpMgeJiH/s320/tersanede+grev+var1.jpg" width="219" /></a></div><br />
<br />
Yıl 2008 idi. Tuzla'dan neredeyse her gün bir iş cinayeti haberi geliyordu. Taşeron eliyle, uygun eğitimden geçirilmeden işe yerleştirilen işçiler, her sabah evde ambulans sesleriyle sıkışacak kalpler bırakıp tersnelere işe gidiyordu. Iş dediğin, <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Tuzla_tersane_kazalar%C4%B1">haraç mezat can pazarı</a>... Çalışma Bakanı ve Başbakan ölümlere <a href="http://www.denizhaber.com.tr/guncel/14106/basbakan-tersane-sahipleriyle-toplantida.html">"çok üzülüyor",</a> patronlar <a href="http://www.haberturk.com/yasam/haber/80124-isci-olebilecegini-bilmeli">"ipek değil çelik işliyorlar, ölebileceklerini bilmeleri gerek"</a> diye açıklamalar yapıyordu. Yaralanan ya da ölen işçilerin kaldırıldığı hastane demir parmaklıklarla çevrilmişti. Içeri girenin kim olduğu bile zar zor öğreniliyor, birçok aile yoksulluğun çaresizliğiyle kan parasını alıp köyüne geri dönüyordu. <br />
Ankara'dan izliyorduk olan biteni. Derken bir haber geldi...<br />
<a name='more'></a>Türkiye işçi hareketinin en heyecan verici tarihlerinden olan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/15-16_Haziran_Olaylar%C4%B1">15-16 Haziran</a>'da Tuzla'da grev olacaktı. Dedik, orada olmalıyız.... Sonra dedik ki, grevi bizim grevimiz bildiğimizi anlatmalıyız. Nasıl? Bildiğimiz dille, tiyatroyla. Bir sokak oyunu hazırladık. Neredeyse hepimizin ilk sokak tiyatrosu deneyimi olacaktı. Metni hazırlayıp provalara başladık. Tuzla grevine gideceğimizi öğrenen birçok arkadaş gelip oyuna katılmak, en azından bizimle Tuzla'ya gelmek istediğini söyledi. Kalabalık bir ekiple devam ettik çalışmaya. <br />
Birçok sendika ve odanın kapısını çaldık destek için. Ancak ne biz derdimizi anlatabildik ne de onlar destek olmaya niyetliydi. "Heyecanlı bir grup genç" olarak aramızda bir kasa oluşturup yol parasını denkleştirdik. Çıakrdığımız parayla ancak yolu karşılayabiliyorduk. Sıkı pazarlıkla otobüse atlayıp vardık Tuzla'ya. <br />
Aylardır haberlerini takip ettiğimiz tersanelerin hemen önünde olmak çok garipti. Sanki ölen işçilerin çığlıkları, ambulans sesleri takılıp kalmışlardı gökyüzüne, yola, elektrik direklerine. Baktığımız, dokunduğumuz her yerde ölüme tanık olmanın ağırlığı vardı. Yüzlerde de öyle. Bir haftada iki cenazenin çıktığı Selah, Sedef… İsimleri aklımıza ölümle yazılmış tersaneler… Adını cehennemî ve inanması güç bir öyküde duymuştuk sanki tersanelerin. Ve şimdi en gerçek haliyle karşımızdalardı. Ellerimizde sızlayan ölümleri, işçileri her sabah bu ölüm kampına taşıyan yola bıraktık. Limter-İş “Dünyada ilk kez işçiler ölmemek için greve gidiyor.” demişti. Biz de ölümün rengiyle, kan kırmızıyla “Tersanede Grev Var” yazdık bu yola. <br />
Mitingin sonuna doğru da oyunumuzu oynadık. Bir tersane işçisinden aldığımız yorum şuydu: <br />
<br />
<i>“Biz tersane işçilerine verdiğiniz bu destek çok sevindirdi bizi. Tek bildikleri şey konuşmak olan çok bilmiş ve ukalalardan olmadığınızı gösterdiniz.. Alanda oynadığınız oyunu merakla izledim. Çok hoşuma gitti. Akşam eyleme gelmeyen arkadaşlara anlattım.<br />
Bizim için bir şey yaparken kendiniz için de yaptınız aslında. Dediğiniz gibi hepimiz biriz. Amaçlarımız, taleplerimiz aynı.<br />
Tüm tersane işçileri adına tekrar teşekkür ederiz.”</i><br />
<br />
Gece trenle Ankara'ya dönerken çoktan sokak tiyatrosu yapmaya devam etmeyi konuşmaya başlamıştık...<br />
<br />
<a href="https://picasaweb.google.com/109536715800944463733/HepimizAynGemideyizGrevBizimGrevimizTuzla16Haziran2008?authkey=Gv1sRgCMaF26ft6ob_bQ">Oyundan Fotoğraflar</a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-64218070996126758462011-06-08T14:14:00.000-07:002011-06-08T14:14:20.398-07:00Gözaltındayım/Birgün Gazetesi, 06.06.2011<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxTWa3u9MOnizzq8Xn_xgqpjBkDpf73DuS-UtifOrLMjy8ZccOpFxGSL0Jo6hwVzK9-pzK5iQOnGRnty5A7drQQfNdYAI4Fm1-Cw8lfr8M4xY-G_grDxM5MhE7O0-9-Pd7FG_nuBep2XkA/s1600/1.png" imageanchor="1" style="clear:left; float:left;margin-right:1em; margin-bottom:1em"><img border="0" height="137" width="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxTWa3u9MOnizzq8Xn_xgqpjBkDpf73DuS-UtifOrLMjy8ZccOpFxGSL0Jo6hwVzK9-pzK5iQOnGRnty5A7drQQfNdYAI4Fm1-Cw8lfr8M4xY-G_grDxM5MhE7O0-9-Pd7FG_nuBep2XkA/s320/1.png" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbqUv8Bh5Wl5xbe_lMlWg1XiN8_Roln41B1WrYZX6t2S39oLKURfA3RTyp9ZbV56cAORy5SOb6bfGpAZBN33THcewciLVME3j82GPUiUEFUBixutw1zlDXS2Fyzem8qZxBcxi4ZjJx5E8n/s1600/2.png" imageanchor="1" style="clear:left; float:left;margin-right:1em; margin-bottom:1em"><img border="0" height="320" width="297" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbqUv8Bh5Wl5xbe_lMlWg1XiN8_Roln41B1WrYZX6t2S39oLKURfA3RTyp9ZbV56cAORy5SOb6bfGpAZBN33THcewciLVME3j82GPUiUEFUBixutw1zlDXS2Fyzem8qZxBcxi4ZjJx5E8n/s320/2.png" /></a></div>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-25700465658286988402011-06-06T22:21:00.000-07:002012-11-10T17:00:09.707-08:00Nefes Dergisi için verdiğimiz röportajRöportaj Nefes Dergisi'nin Haziran 2011 tarihli 2.sayısında yayınlandı.<br />
<br />
<br />
<style type="text/css">
<!--
@page { margin: 2cm }
P { margin-bottom: 0.21cm }
A:link { so-language: zxx }
</style>
--> <br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<b>Bize sahne dışından bahsedebilir misiniz?</b> </div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Sahne Dışı, bir sokak tiyatrosu grubu. Bunun politik olmayanı var mıdır bilmiyoruz ama, politik tiyatro yapıyoruz. Bizi ilgilendiren konularda hem düşünsel hem de pratik anlamıyla teatral bir söz üretmeye çalışıyoruz. Direniş alanlarında, gecekondu mahallelerinde, merkezi caddelerde oyunlar oynadık. </div>
<div align="JUSTIFY" style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">Ilk oyunumuzu 16 Haziran 2008'de Tuzla Tersaneleri'ndeki grev için oynadık.</span></div>
<a name='more'></a><span style="font-size: small;"> Ankara'ya döndüğümüzde Praktiker’den işçiler buldu bizi. Sendikalaştıkları için gördüğkleri baskıyı anlatan bir oyun hazırlamamızı istediler. "Örgütlenmek Çok Praktiker" diye bir oyun hazırlayıp oynadık. Ve “Böyle Düzene Sokak Tiyatrosu” olarak sokağı seçtiğimizi duyurduk. 1 Mayıs 2009’dan itibaren de Sahne Dışı olduk.</span><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;"><span style="font-size: x-small;"> </span></span> <br />
<div align="JUSTIFY" style="margin-bottom: 0cm; margin-right: -0.54cm;">
<span style="font-size: small;">Şimdiye kadar "Kentsel Dönüşüm" adıyla yaşadığı yeri parası olanlara bırakmaya zorlanan insanlar, sendikalaşmaya çalıştığı için işten atılan işçiler, TMK mağduru çocuklar, hasta tutsaklar, Tuzla’da ölen işçiler, YÖK, 12 Eylül, yerel seçimler, televizyon bağlamında kültürel manipülasyon, ulaşım zamları, homofobi ve transfobi gibi konularda oyunlar hazırladık. Ayrıca daha spesifik meselelere dahil olduğumuz da oldu. Ankara Üniversitesi’nde greve giden yemekhane işçileri için oynadık, üniversitede soruşturmaya uğrayan arkadaşlarımız ve kapatılan öğrenci grupları için de.</span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">Günlük yaşamdan kopuk, bağımsız bir politik dil geliştirmemeye; tam tersine, politik olanın nasıl da günlük olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Mesela oyunlarımızda işten atılan işçi de oluyor, pazar parasını ihtiyaca denkleştiremeyen ev kadını da, üniversite öğrencisi de, üniversiteye hazırlanan öğrenci de, beyaz yakalı da, mavi yakalı da… Bu kesimlerin sorunlarının ortak ve politik bir sorun olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Bu sorunlar arasındaki bağlantıyı gösterdiğinizde meselenin politikliği gün gibi ortaya çıkıveriyor zaten. </span> </div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<b><br />
</b> </div>
<b> </b><br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<b>Sahne Dışı nasıl ve kimlerden oluştu?</b></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
İlk olarak 16 Haziran 2008'de Tuzla Grevi'nde bir oyun oynadık. O zamanlar sokak tiyatrosu yapmak gibi bir niyetimiz yoktu. Ancak orada yaşadığımız deneyim birçoğumuzu büyüledi ve daha dönerken, trende, sokak tiyatrosu yapmaya devam etme kararı aldık. O ilk oyunda oynayan arkadaşlardan çoğu şimdi aramızda değil ama biz bir biçimde sürekli yeni katılımlarla devam ettik. </div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Sahne Dışı bir yanıyla açık bir grup. Elbette sabit bir kadrosu var ama oyun ya da oyunun hazırlandığı mesele konusunda hassasiyeti olan ya da doğrudan meseleye dahil olan herkes oyunlarımıza katılabiliyor. Belli bir işbölümümüz yok. Meselenin tartışılmasından oyun metninin hazırlanmasına ve provalarına kadar herkes her aşamada bulunuyor. Çünkü amacımız sadece bir oyun hazırlamak değil, o mesele hakkında düşünsel birikim ve ortaklık da geliştirmek. </div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<b><br />
Neden sokak tiyatrosu?</b></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div align="JUSTIFY" style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">Sahne Dışı öncesinde çoğumuz oyunculuk, yönetmenlik, yazarlık yapıyorduk. Tuzla’da yaşadığımız tecrübeden sonra varolan tiyatro yapma biçimiyle ilgili sıkıntılarımızı daha sağlıklı değerlendirebilecek duruma geldik. Özellikle tiyatronun seyirciyle kurduğu ilişkide bir şeyler bizi rahatsız ediyordu. Politik tiyatro yapanlar, politik bağlantılarla, zaten politik olan insanlara oyun oynuyordu; politik olmadığını iddia eden tiyatrolarsa ya orta sınıfa estetik düzeyi abartılmış oyunlar oynuyordu ya da insanların yaşadığı sıkıntıları, onlara hiçbir ufuk açmadan, boşaltacak oyunlar. Bunların dışında bir şeyler yapmak istiyorduk. Hem politik anlamda hem de teatral anlamda yeni bir ifade biçimine ihtiyaç olduğunu hissediyorduk. Bu "yeni" grubun yapısından, üretim yapma yöntemine, metinlerin kurulumuna kadar birçok konuyu kapsıyor. Üretim biçimini değiştirmeden ürünü değiştiremeyeceğimizi düşündük çok basit olarak. Kolektif üretim yapıyoruz. Elbette herkesin daha iyi yaptığı işler var ancak herhangi bir işbölümü yok. Metinlerin yazımından oyunculuğa ve nerede oynanacağına karar vermeye kadar her konuda birlikte çalışıyoruz.</span></div>
<div align="JUSTIFY" style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">Aslında akıl yürütmemiz oldukça basit: Eğer eski seni kesmiyorsa, boğuyor, bunaltıyorsa yeni olan kıpırdanıyor demektir. Başka bir biçime ihtiyaç belirmiş demektir. Gözümüzü kapatıp Brecht’in “En kötü yeni, en iyi eskiden iyidir.” sözünden aldığımız derin nefesle başladık denemeye. </span><span style="font-size: small;">Deniyoruz, her oyunla öğreniyoruz. Ama asıl bağın nereyle kurulması gerektiğini unutmadan. </span><span style="font-size: small;">Bizim muhatabımız artık yeni bir şey doğurmaya gücü kalmamış orta sınıf değil, yeniyi bağrında taşıyan işçi sınıfıdır</span><span style="font-size: small;">. Onu yeniye doğru yönlendirecek, kendi talepleri için ayağa kalkışını sağlayacak şey elbette sadece tiyatro değildir. Sanat olsa olsa bağlantıları gösterir. Bizim amacımız da bu. Kişisel olduğu sanılan sıkıntıların nasıl sisteme bağlı olduğunu ve nasıl geniş bir kesimce paylaşılmakta olduğunu göstermek… Ve bunu davet ederek değil, doğrudan yanına giderek dillendirmek. </span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif;"><br />
<span style="font-size: small;"><b>Bu döneme kadar yaptığınız çalışmalar ve aldığınız tepkiler nelerdir?</b></span></span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Çok farklı meselelerde oyunlar oynadık. En son homofobi ve transfobi karşıtı yürüyüşte oynadık mesela. </div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Daha önce, TMK mağduru çocuklar için Meclis'in önünde bir oyun oynamak istedik, oynamamız engellendi. 19 Aralık'ın yıldönümüde Bakırköy Adliyesi'nde, duruşmanın görüldüğü salonda oynamak istedik, engellendi. Tekel işçileri çadırlarla Ankara'dayken sokaklarda genel grev çağrısı yapan bir oyun oynadık. Televizyonu merkeze alarak popüler kültür eleştirisi yapan bir oyunu metroda ve yine sokaklarda oynadık. Geçen yıl 1 Mayıs için Taksim çağrısı yapan bir oyunu farklı kampüslerde ve mahallelerde oynadık. Bu yılsa "Halkın Ekmeği" oyunuyla Sıhhiye Meydanı'ndaydık. Yine geçen yıl 27 mart Dünya Tiyartrolar Günü'nde sokakta tiyatronun güncel sorunlardan kopukluğunu eleştiren bir oyun sunup üniversiteden ve farklı tiyatro gruplarından katılımcılarla sokakta, izleyenlerin de katılşımıyla bir söyleşi yaptık. TMK mağduru çocuklar için hazırladığımız oyunu Diyarbakır'da da oynadık. Samed Behrengi'nin Bir Şeftali Bin Şeftali masalından uyarladığımız oyunu yine Diyarbakır'da ve başka yerlerde oynadık. Uzun lafın kısası, 40'a yakın oyunu çok farklı sokaklarda oynadık. </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: large;">İzleyenler bizi “tiyatrocu” olarak görmekle “bizim çocuklar” olarak görmek arasında kalıyorlar aslında. Asla oyun oynayıp ayrılmıyoruz yanlarından. Öncesinde ya da sonrasında sohbetimiz, paylaşımımız oluyor. Oyundan sonra eleştirilerini de alıyoruz. Bunu özellikle mahallelere gittiğimizde daha rahat yapıyoruz tabii. Sokakta, caddede daha zor oluyor. Ama deneyimle gördük ki, sokakla ilgili birçok endişemiz yersiz. İnsanlar dururlar mı, izlerler mi, hatta anlarlar mı diye endişeleniyorduk. Duruyorlar, izliyorlar ve tiyatro salonunda göstermedikleri bir rahatlıkla oyuna katılıyorlar. Bu işin en heyecan verici tarafı da bu. Denemeden hiçbir şeyi bilemiyorsunuz. Ve her denemenizde önünüze onlarca yol açılıyor. Yani odamızda oturup biçimde nasıl bir yenilik yaratacağımızı düşünmüyoruz; deniyoruz ve her seferinde onlarca veriyle dönüyoruz geriye. Mesele yeni ne yapacağımızdan çok yenilerden hangi yeniyi seçeceğimize kalıyor sonra. Şimdi ne yapacağız diye düşünmedik hiç; şimdi hangisini yapacağız, önce hangisini yapalım diye düşündük. Sokakta öyle taze bir solukla doluyoruz ki bazen heyecandan başımız dönüyor. Seçtiğimiz yol nedeniyle bir çok şeyle bağlantı içindeyiz. Ülke gündemini çok iyi takip etmemiz gerekiyor, sendikalarla, gruplarla bağlantımız var, bir yandan onların gündemlerini de takip ediyoruz. Ve gittiğimiz, oyun götürdüğümüz her yerde söz sahibi olmaya çalışıyoruz, kenar süsü değil. İnsanlar genelde “ilgi çeker” diye davet ediyor bizi. Bizse mutlaka dâhil olduğumuz meseleyle ilgili bir sözle gidiyoruz. O yüzden şaşırtıyoruz zaten. Önümüze gelen her mesele hakkında etraflı ve uzun tartışmnalar yürütüyoruz. Bu meseleye nasıl yaklaşacağımızı, bu yaklaşıma en uygun biçimsel seçimin ne olduğunu tartışıyoruz. Sonra oyunu kurup çalışıyoruz. Oyun sonrasındaki değerlendirmeler de bizim için çok önemli. Sokak tiyatrosu konusunda neredeyse hiç kaynak yok. Her şeyi deneyerek bulmamız gerekiyor. Deniyoruz. </span> </div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<b><br />
Sizlerle ne şekilde irtibat kurulabilir?</b></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">İnternet üzerinden ulaşabilirler. Mail adresimiz: <span style="color: navy;"><span lang="zxx"><u><a href="mailto:sahnedisisokak@gmail.com">sahnedisisokak@gmail.com</a></u></span></span></span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">Ayrıca bir blogumuz da var: sahnedisigrubu.blogspot.com</span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">Facebook üzerinden de Sahne Dışı Sokak Tiyatrosu adıyla ulaşabilirler. </span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">Tabii sokakta karşılaşmak her zaman mümkün... </span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjfY0J49jVpJwSl_izSmpuGPaw94qPV8752n4JiTsoF1ZPCo-3kqT2dAwur_rRF8n8wyQiBZR40E8XSuwscuCnLaNgoJDZJcfLfyOVkIZ4O_ZVcKscJ3CqPAYsx9SoMCbryf4nE96ya_s3/s1600/sokaktaDA1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="133" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjfY0J49jVpJwSl_izSmpuGPaw94qPV8752n4JiTsoF1ZPCo-3kqT2dAwur_rRF8n8wyQiBZR40E8XSuwscuCnLaNgoJDZJcfLfyOVkIZ4O_ZVcKscJ3CqPAYsx9SoMCbryf4nE96ya_s3/s200/sokaktaDA1.jpg" width="200" /></a></div>
</div>
sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-57128463028838474372011-06-06T22:16:00.000-07:002012-11-11T11:37:37.936-08:00Yeni Harman Dergisi için verdiğimiz röportajRöportaj <a href="http://yeni-harman.blogspot.com/2010/05/mays-2010-141-say.html">Yeni Harman Dergisi'nin mayıs 2010 tarihli 141. sayısında sayısında</a> yayınlanmıştır. <br />
<style type="text/css">
</style><br />
<style type="text/css">
<!--
@page { margin: 2cm }
P { margin-bottom: 0.21cm }
</style>
<span style="font-size: small;">--> </span><br />
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Alternatif 27 Mart Bildirisinde Süreyya Karacabey; “Oyun bitip evlerinize dönerken, henüz sönmemiş ışıklarınıza ecnebi bir memleket gibi bakan çırak çocuklar geçer tiyatronun karşısından… Arka sokakta biri bıçaklanır, öteki umutsuzca sığınacak bir yer aramaktadır. Hiçbiri tiyatronuzun içinden geçmez, hiçbiri sizi oyununuzdan utandırmaz, dışarısı, içeriyi doldurmaz. Binalarınızın önünden otobüsler geçer, tabut evlere ölüler taşıyan otobüsler. Hiçbiri orada durmaz, camlara başlarını yaslamış kent hayaletleri sadece ışıklarınıza bakar ve anlar, oradaki hayatın kendisinin olmadığını; anlar, giremeyeceği kapılardan bir kapıdır tiyatronuzun kapıları. Söyleyin şimdi, böyle tiyatro olsa ne olur, olmasa ne? Kendini sokağa kapatmış bir tiyatro ölüdür, içinde çok üşümüş birinin ısınmadığı tiyatro sadece mezarlıktır. Gidin ve her gece gömün ölülerinizi...” diyor. Çok sarsıcı ve gerçek sözler bunlar. Sahne Dışı, bu cümleler kağıda dökülmeden çok önce sokağa çıkmıştı. Sizi harekete geçiren ne oldu? </b></span><br />
<a name='more'></a></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Benzer şeyler oldu aslında. Hemen hepimiz bir biçimde tiyatro yapıyorduk. Ama özellikle tiyatronun seyirciyle kurduğu ilişkide bir şeyler bizi rahatsız ediyordu. Politik tiyatro yapanlar, politik bağlantılarla, zaten politik olan insanlara oyun oynuyordu; politik olmadığını iddia eden tiyatrolarsa ya orta sınıfa estetik düzeyi abartılmış oyunlar oynuyordu ya da insanların yaşadığı sıkıntıları, onlara hiçbir ufuk açmadan, boşaltacak oyunlar. Bunların dışında bir şeyler yapmak istiyorduk. Ancak bunu sahnede yapmanın neredeyse mümkün olmadığını gördük. Çünkü asıl mesele, senin oyunda ne yaptığından çok, onu kimin izlediği idi. Mesele sadece seyirci, mekân da değil. Bürger’in tarif ettiği anlamda bir “sanat kurumu”nun varlığı. Metinlerden uygulamaya kadar. Yeni bir şey denememiz gerektiğini düşündük. Aslında bunu tecrübe ettik. Tuzla Grevi için oyun hazırladık, tersanelerde oynadık. Orada, sokakta ve doğrudan meselenin muhataplarıyla yan yana olduğumuzda oyunun, oyunculuğun bambaşka bir şeye dönüştüğünü hissettik. Gerçekten sarsıcı bir tecrübeydi. Onlarca işçinin öldüğü tersanelerin önünde grev diye bağırmak! Söz muhatabını bulmuştu, gönül birliği sağlanmıştı. Başka insanlara tersanelerdeki işçinin sıkıntısını anlatmak ve duygudaşlık talep etmek değil, doğrudan meselenin muhataplarına “işte buradayım ve önerim bu” demek bambaşka bir şeydi. Hatta oyun sonrası işçilerle sohbet ederken bize “Doğrusu ya, biz pek bir şey beklemiyorduk oyununuzdan ama bizi şaşırttınız” dediler. Çünkü o “kurum”un dışına çıkmıştık. Doğrudan onun sıkıntısından söz ediyor ve bunu orada yapıyorduk. Seyirciyle aynı zemini paylaşıyorduk. Hem gerçek anlamda hem metaforik anlamda. Oradan döndüğümüzde içimizden bazıları artık sahnenin onu kesmeyeceğini biliyordu. Kimimiz bu şiddetli hissin peşine düştük, kimimiz düşmedik. Düşenler şimdi başka arkadaşlarla birlikte Sahne Dışı’ndalar. Denememiz gerektiğini hissettiğimiz yeni sadece oyunların biçimiyle ya da mekânın seçimiyle ilgili değil elbette. Grubun yapısından, üretim yapma yöntemine, metinlerin kurulumuna kadar birçok konuyu kapsıyor. Üretim biçimini değiştirmeden ürünü değiştiremeyeceğimizi düşündük çok basit olarak. Kolektif üretim yapıyoruz. Elbette herkesin daha iyi yaptığı işler var ancak herhangi bir işbölümü yok. Metinlerin yazımından oyunculuğa ve nerede oynanacağına karar vermeye kadar her konuda birlikte çalışıyoruz. Bu yüzden de toplantılarımız çok uzun ve gürültülü geçiyor…</span></span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Aslında akıl yürütmemiz oldukça basit: Eğer eski seni kesmiyorsa, boğuyor, bunaltıyorsa yeni olan kıpırdanıyor demektir. Başka bir biçime ihtiyaç belirmiş demektir. Gözümüzü kapatıp Brecht’in “En kötü yeni, en iyi eskiden iyidir.” sözünden aldığımız derin nefesle atladık denemenin serin denizine. </span> <span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Deniyoruz, her oyunla öğreniyoruz. Ama asıl bağın nereyle kurulması gerektiğini unutmadan. Bizim muhatabımız artık yeni bir şey doğurmaya gücü kalmamış orta sınıf değil, yeniyi bağrında taşıyan işçi sınıfıdır. Onu yeniye doğru yönlendirecek, kendi talepleri için ayağa kalkışını sağlayacak şey elbette sadece tiyatro değildir. Sanat olsa olsa bağlantıları gösterir. Bizim amacımız da bu. Kişisel olduğu sanılan sıkıntıların nasıl sisteme bağlı olduğunu ve nasıl geniş bir kesimce paylaşılmakta olduğunu göstermek… Ve bunu davet ederek değil, doğrudan yanına giderek dillendirmek. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Sahne Dışı Sokak Tiyatrosu oluşmadan önce neler yapıyordunuz? Tiyatro yapıyor muydunuz? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Evet. Hemen hemen hepimiz oyunculuk, yönetmenlik, yazarlık yapıyorduk. İçimizde okullu olanlar da var alaylı olanlar da. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Tuzla’da yaşadığımız tecrübeden sonra varolan tiyatro yapma biçimiyle ilgili sıkıntılarımızı daha sağlıklı değerlendirebilecek duruma geldik. Ve “yapsak mı yapmasak mı, nasıl olur ki…” diye mızırdanıp dururken Praktiker’den işçiler buldu bizi. İlk kez bir yapı markete sendika giriyordu ve işveren son derece kıyıcıydı bu konuda. Bizim için bir oyun yapar mısınız, dediler. 118’den tiyatroların numaralarını bulup tek tek aramışlar, kaç lira versek oynarsınız diye. Sonra bizi duymuşlar. Oynadık. Ve “Böyle Düzene Sokak Tiyatrosu” olarak sokağı seçtiğimizi duyurduk. Sonra 1 Mayıs 2009’dan itibaren Sahne Dışı olduk. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Belki de en önemlisi bizzat halkın tepkisi. Sokak tiyatrosunu nasıl karşılıyor insanlar? Sadece büyük kent meydanlarında değil, tiyatroyla hiç tanışmamış insanların yaşadığı ırak semtlerde de oynadınız. Sizleri bir grup çatlak olarak görenler de vardır muhakkak. Ama genel anlamda nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Sokak, Sahne Dışıyla ilgili ne düşünüyor? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Vardır muhakkak. Ama aldığımız geri dönüşler çok iyi genelde. Bizi “tiyatrocu” olarak görmekle “bizim çocuklar” olarak görmek arasında kalıyorlar aslında. Asla oyun oynayıp ayrılmıyoruz yanlarından. Öncesinde ya da sonrasında sohbetimiz, paylaşımımız oluyor. Oyundan sonra eleştirilerini de alıyoruz. Bunu özellikle mahallelere gittiğimizde daha rahat yapıyoruz tabii. Sokakta, caddede daha zor oluyor. Bu yıl ilk kez sokakta söyleşiyi denedik. Dünya Tiyatrolar Günü için hazırladığımız oyunun sonunda bir söyleşi yaptık genel olarak tiyatro hakkında. Ve gördük ki, sokakla ilgili birçok endişemiz yersiz. İnsanlar dururlar mı, konuşurlar mı diye endişeleniyorduk. Durdular ve konuştular. Bu işin en heyecan verici tarafı da bu sanırım. Denemeden hiçbir şeyi bilemiyorsunuz. Ve her denemenizde önünüze onlarca yol açılıyor. Yani odamızda oturup biçimde nasıl bir yenilik yaratacağımızı düşünmüyoruz; deniyoruz ve her seferinde onlarca veriyle dönüyoruz geriye. Mesele yeni ne yapacağımızdan çok yenilerden hangi yeniyi seçeceğimize kalıyor sonra. Şimdi ne yapacağız diye düşünmedik hiç; şimdi hangisini yapacağız, önce hangisini yapalım diye düşündük. Yani burada öyle taze bir solukla doluyoruz ki bazen heyecandan başımız dönüyor. Seçtiğimiz yol nedeniyle öyle çok şeyle bağlantı içindeyiz ki. Ülke gündemini çok iyi takip etmemiz gerekiyor, sendikalarla, gruplarla bağlantımız var, bir yandan onların gündemlerini de takip ediyoruz. Ve gittiğimiz, oyun götürdüğümüz her yerde söz sahibi olmaya çalışıyoruz, kenar süsü değil. İnsanlar genelde “ilgi çeker” diye davet ediyor bizi. Bizse mutlaka dâhil olduğumuz meseleyle ilgili bir sözle gidiyoruz. O yüzden şaşırtıyoruz zaten. Bunu sağlayabilmek için siyasi okumalar da yapmanız gerekiyor. Yapıyoruz. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Bir grup çatlak olarak algılanmamak için çaba gösteriyoruz. Çünkü amacımız gittiğimiz yerde oyunculuğumuzun, cesaretimizin ya da başka bir şeyin hayranlık uyandırması değil; “ben buradayım, gelmek için burayı seçtim, derdinden haberdarım ve bu derdi şu bağlantılar içinde değerlendiriyorum” demek. Metinlerimizi yazıyor olmanın avantajı çok büyük bizim için. Gittiğimiz yere yabancı kalacak bir metin kurmamaya dikkat ediyoruz. Biçimde de çok ara bir yerde duruyoruz. Bir kere “sokakta tiyatro” yapmamaya çalışıyoruz. Yani sokakta sergilediğimiz oyunla sahnede sergilenen bir oyun arasındaki tek fark duvarlar olmamalı. Dilde de, biçimde de oraya yakın durmalı ve sahnedekinden farklı olmalı. Oyunları böyle kurmaya çalışıyoruz. Elbette bu, kendimizi sadece gittiğimiz yerin beklentileriyle sınırladığımız anlamına gelmiyor. Bir oyun hazırlayacağımız zaman kendimize sorduğumuz birkaç temel soru var: Buradaki sıkıntı nedir, biz bu sıkıntıya hangi bağlantılar içinden yaklaşacağız, bu oyunun seyircisine biçim olarak cazip gelecek şey nedir? Tabii şöyle bir “gizli” niyet de var: o seyirciyi bizim bir sonraki oyunumuza hazırlayacak biçim nedir? Yani beğeni düzeyini olduğu yerde tutmak, televizyonun biçimlediği izleme alışkanlıkları üzerinden beslenmek değil niyetimiz. Zaten sokak da düşünüldüğü kadar kötü durumda değil. Soyutlama düzeyi en yüksek oyunumuz Meta-le-vizyon’du mesela ve tüm endişelerimize rağmen hedefi on ikiden vurdu. İzleyen biri yanımıza gelip “Durum bu kadar feci mi gerçekten?” dedi mesela. Oğlunun da televizyonun başından ayrılmadığını söyledi ve ne yapması gerektiği konusunda fikir sordu. Söyleşi fikri ilk orada doğdu bizde de zaten. 27 Mart oyunumuzdan sonraki söyleşide bir izleyici şöyle dedi: “Şu sokaktan hepimiz geçip gidiyorduk. Sen bu düşündüklerini bana söyleyebilir miydin? Ama şimdi söylüyorsun, ne düşündüğünü biliyorum. İşte tiyatronun gücü bu. Kimsenin selamlaşmadığı bir sokağı bir tartışma yerine dönüştürdü.” Özet budur sanırım. Tiyatronun elinde bunu yapma imkânı varsa bu imkânı görmezden gelemez. Ve salonuna kapanıp “seyirci yok” diye ağlayıp duramaz. Elbette tek çözüm sokağa çıkmak değildir. Ama biz bu yandan kafa yormayı seçtik. Başka yerlerden kafa yoracak insanlara da minnet duyarız. Çünkü kimse sadece kendi adına aramaz, her bir arayış bütün içindir. Biz bir yerinden tuttuk, daha tutulacak kırk yer var. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Bugüne kadar sokakta kaç oyun oynadınız? “Sahne dışındakiler”e dair hangi konuları ele aldınız en çok? Politik meselelerden başka, günlük meselelere de değiniyor musunuz? Örneğin pahalılık, yoksulluk gibi… </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Pahalılık, yoksulluk da politik meselelerdir. Elbette değiniyoruz. Günlük yaşamdan kopuk, bağımsız bir politik dil geliştirmemeye çalışıyoruz. Tam tersine, politik olanın nasıl da günlük olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Mesela oyunlarımızda işten atılan işçi de oluyor, pazar parasını ihtiyaca denkleştiremeyen ev kadını da, üniversite öğrencisi de oluyor, üniversiteye hazırlanan öğrenci de, beyaz yakalı da mavi yakalı da… Bu kesimlerin sorunlarının ortak ve politik bir sorun olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Bu sorunlar arasındaki bağlantıyı gösterdiğinizde meselenin politikliği gün gibi ortaya çıkıveriyor zaten. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Şimdiye kadar Kentsel Dönüşüm adıyla yaşadığı yeri parası olanlara bırakmaya zorlanan insanlar, sendikalaşmaya çalıştığı için işten atılan işçiler, TMK mağduru çocuklar, hasta tutsaklar, Tuzla’da ölen işçiler, YÖK, 12 Eylül, yerel seçimler, televizyon bağlamında kültürel manipülasyon, ulaşım zamları gibi konularda oyunlar hazırladık. Ayrıca daha spesifik meselelere dahil olduğumuz da oldu. Ankara Üniversitesi’nde greve giden yemekhane işçileri için oynadık, üniversitede soruşturmaya uğrayan arkadaşlarımız ve kapatılan öğrenci grupları için de. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Oyun sürelerini nasıl ayarlıyorsunuz? Sokakta ilgiyi dağıtmadan oyun oynamak zor olsa gerek? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Bookman Old Style,serif; font-size: small;">Oyunun oynanacağı yere ve içeriğine göre değişiyor. Sokakta, bağımsız bir oyun oynayacaksak 10–15 dakika uygun oluyor. Bir etkinliğin dâhilinde, zaten toplanmış bir gruba oyun oynuyorsak, çevre şartlarına göre, süre uzayabiliyor. Ancak bugüne kadar 20 dakikayı geçen oyunumuz olmadı. İlginin dağılmasına gelince… Sokak, sahnede kullanılandan başka bir oyunculuk istiyor. Daha büyük hareketler, daha güçlü bir ses. Bunlar varsa ilgi çekmek sorun olmuyor. Bir biçimde sokağın rutinini kırıyorsunuz oynamaya başladığınızda ve bu mutlaka ilgi çekiyor. Örneğin Meta-le-vizyon oyununda 10 dakika boyunca aynı hareketleri yapıyorduk ve insanlar 10 dakika boyunca izlediler. Hatta peşimizden sonraki sokağa gelip orada tekrar izleyenler oldu. </span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Sokakta insanlar, bir tiyatro salonundaki gibi, “izleme” mesafesine ve sessizliğine çekilmemiş oluyor. İlgi çekmekte zorlanmak bir yana, oyuna müdahale eden seyirciyle ne yapacağımızı bulmaya çalışıyoruz. Mesela Genel Grev oyunundan sonra bir kadın gelip kızdı bize “Ben işsizim. İşten atıldım. Herkesi anlattınız, bizi niye anlatmadınız?” diye. Ya da oyuna laf atılıyor. Hüseyingazi Mahallesi’nde oynadığımız bir oyunda, bir düğün evinin önünde oynuyorduk, mahalleli bir kadın Başbakan’ı oynayan arkadaşımızla çata çat kavga etti. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Oyunculuk kadar metinde de farklı bir yaklaşım gerekiyor. Hariçten gazel okuyan konumunda kalırsanız ne gösterseniz izletemiyorsunuz. O yüzden metinlerimizi kendimiz hazırlıyoruz. Önceliğimiz oyunun oynanacağı yere göre değişiyor. Bazen önce seçtiğimiz şey meselenin kendisi oluyor. 12 Eylül ya da YÖK oyunu gibi. Bazen de oynayacağımız yerin sorunlarını öncelikli alıyoruz. Mesela Hüseyingazi Mahallesi için oyun hazırlarken önce mahalleye gittik, orada yaşayan insanlarla tanışıp oranın meselesinin ne olduğunu öğrendik. İşsizlik en büyük sorunmuş. Kadınlar evlere temizliğe gidiyorlarmış yoğun olarak. Belediye kentsel dönüşüm kapsamında sözleşmeler imzalamaya başlamış ama her seferinde arsalarını küçültüyormuş gecekondu sahiplerinin. Bunları işleyen bir oyun hazırladık. Ya da Mamak’a gittiğimizde, oradaki en büyük sorunun kentsel dönüşüm projeleriyle evinden çıkarılmaya çalışılan insanlar olduğunu bildiğimiz için, bununla mücadelenin kaçınılmazlığını gösteren bir oyun hazırladık. Doğrudan onların sorunlarıyla ilgili oyunlar hazırladığınızda ilgi çekmekle ilgili bir sorun kalmıyor ortada. Ama elbette gidip onları onlara anlatmakla da yetinmiyoruz. Bu anlamsız olurdu. Sanatın yapabileceği şeyi yapmaya çalışıyoruz. Yani onların meselelerini daha büyük bağlantılar içinden göstermek. Çok büyük laflar etmek değil. Bağlantılardan söz etmek… </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Oyunlarınızda mizaha ver var mı? Çünkü mizahın bireyin özgürleşmesinde büyük önemi var. Sokakta da mizah var üstelik her yerde. Böyle bir ortamda çok ciddi ciddi oyunlara sıcak bakılmaz gibime geliyor. </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Bookman Old Style,serif; font-size: small;">Mizaha istediğimiz kadar ağırlık veremedik aslında. Kesinlikle doğru söyledikleriniz. Ama ciddi konularla ilgili de bir sorunumuz yok. Şimdiye kadar izlenme sorunu yaşadığımız bir oyunumuz olmadı. Ama en ciddi oyunumuzda bile sokakta oynuyor olmak başlı başına gülümseten bile etki yaratıyor tabii. Özellikle Meta-le-vizyon’da, biz konuşmadığımız için, seyirci bize bakıp birbiriyle konuşarak epey eğlendi. Ama oyunun sonunda “Ya bir dakika, biz bunlara güldük ama aynını biz de yapmıyor muyuz?” dediler. </span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Sahne Dışı olarak Tekel İşçilerinin direnişine de katıldınız. Çadırlara gidip masallar okudunuz, hikayeler anlattınız, türküler söylediniz. Direniş çadırlarının sesi nasıl bir deneyimdi? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;"> <span style="font-family: Times New Roman,serif;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Her seferinde yeni bir şey denediğimiz için her oyunumuz eşsiz bir tecrübe oluyor bizim için. Ama doğruyu söylemek gerekirse Tekel başkaydı. Birçok konuda olduğu gibi bizim için de çok ufuk açıcı, sarsıcı ve umut verici bir deneyimdi. Önce alanda “Genel Grev” oyununu oynadık sonra da çadırlara konuk olup sohbet ettik, türküler söyledik, masallar anlattık. Ve tam anlamıyla bir “masal” yaşadık. Sloganlarla bölünen masallar! Masalı bırakıp slogan attık, sloganı bırakıp masala geçtik. Biz masal anlatmadık, tüm çadır hep birlikte masal anlattı resmen. </span></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Tekel sürecinin başından sonuna kadar içindeydik. Çok şey öğrendik. Sadece tiyatro anlamında değil, çok anlamda bir eğitim kampı gibiydi bizim için. Öğrendiklerimizi tiyatro alanında değerlendirmeye çalışıyoruz. Çok pratik bir örnek mesela; ilk kez Tekel’de çadırların yanında, onlar için hazırlayacağımız ikinci bir oyunun metnini yazmak için toplanmıştık, toplantımıza işçiler de katıldı. Metin için önerilerini söylediler, tartıştık. Sonra orada çok önemli bir şey daha öğrendik: sokak gürül gürül yaşayan bir yer. Gündem, hava iki gün birbirini tutmuyor neredeyse. Mesela masalları ilk anlattığımızda süreç başlardaydı henüz. Sloganlarla anlattık, göğsümüz çatlayacaktı coşkudan. Sürecin ortalarına doğru bir kez daha anlatalım gidemediğimiz çadırlara dedik; anlattık. Bu kez dinleyenler de ağlıyordu, biz de. Çok başka bir duygu birliği kuruldu. Daha iyi ya da daha kötü değil; başka. O çadırdan çıkışta, vermek istediğimiz duygunun bu olmadığını konuştuk ve o gün başka çadırda anlatmadık masalları. Sadece türküler söyledik. Sokakta öğrendiğimiz bir şey de bu: ne kadar tecrübe sahibi olup önceden kestirmeye çalışsanız da sokağa çıkmadan ne olacağını bilemiyorsunuz. Bu çok heyecan verici bir yandan da. Kararların bazılarını o an, orada vermeniz gerekiyor. Yani başından sonuna kadar algınızı, zihninizi tam anlamıyla açık tutmanız ve hızlı düşünmeniz gerekiyor. Bunu özellikle Tekel sürecinde çok yoğun yaşadık. Sokakla birçok şey öğrendik Tekel’de. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>İşçi direnişlerinin arttığı zamanlarda genel grev çağrısı yapan bir oyun hazırlayıp yine sokakta oynadınız. “Genel grev genel direniş” çağrısı yaptınız. “Sade vatandaş”tan genel grev konulu bir oyuna nasıl tepkiler aldınız? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Doğrusu biz de tepkinin ne olacağını çok merak ediyorduk. Ama inanır mısınız, “bravo” sesleri eşliğinde alkış aldık bu oyunla. Özelikle bu oyunda amacımız acı değil coşku vermek, yükselen işçi hareketine dikkat çekmekti. Tek tek yükselen refleksif tepkiler birleştiğinde ve işçi sınıfı, elindeki üretimden gelen gücü kullandığında, kurtuluşuyla ilgili tüm görünmez duvarların yıkılabileceğini göstermek, umudun adresini vermek istedik. Ve bu, seyircide karşılığını buldu. </span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;">“<span style="font-family: Times New Roman,serif;"><b>Diren-İşte Sanat” da Tekel İşçisi için doğdu. Büyük bir karnaval havası estirerek Ankara’da dolandınız. Tekel direnişi bitti. Daha doğrusu çadırlar kalktı. Peki Diren – İşte Sanat şimden sonra ne yapacak? </b></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;"> <span style="font-family: Times New Roman,serif;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Diren-İşte Sanat’ı süreç dayattı neredeyse. Bir ihtiyaca karşılık doğdu yani. Ortak tavır göstermek istiyorduk ve bir araya geldik. Ankara’da sanat yapan, politik hassasiyeti de olan insanları bir araya gelmeye zorladı süreç. Kolektif bir oluşumdu. İçinde tiyatrocular, fotoğrafçılar, heykeltıraşlar, ressamlar, sinemacılar, müzisyenler vardı. Toplantılar yaparak neler yapabileceğimizi tartıştık ve yılbaşı günü bu yürüyüşü yapmaya karar verdik. Pankartları, dövizleri hazırladık. Dediğiniz gibi, bir karnaval havasında direnişi kutlamaya gittik. Daha sonra niyetimiz orada bir şenlik yapmak, bütün gün oyunlar oynamak, şarkılar söylemek, birlikte sanatsal üretim yapmaktı. Ama süreç farklılaştı o günden sonra. Açlık grevleri başladı, mitingler oldu. Yani yapamadık. Uygun olmadı. Bundan sonra da bu tür direnişlerde bulunmak niyetinde Diren-İşte Sanat. </span></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Aslında hafızası iyi olanlar hatırlayacaklardır; meclis önünde TMK mağduru çocuklar için oyun oynamak isteyince ana haber bültenlerine konu olmuştunuz. Polis, oynamak istediğiniz “masal”ı oynamanıza izin vermemişti. “Burası Meclis, sahne değil!” diyerek bir de çıkışmıştı. Bir tarafta açılımlar, saçılımlar; bir yanda tahammül bile edilemeyen oyunlar… Çelişkiler ülkesiyiz galiba biraz? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;"> “<span style="font-family: Times New Roman,serif;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Basın açıklaması yapın, ama oyun oynayamazsınız.” ilginç bir yaklaşım tabii. Ya da köpük tabancası için “Bu aletleri toplayın, böyle yürüyemezsiniz.” demek. Çelişkiler… Sordurmak istediğimiz soru buydu işte. Açılan ne, saçılan ne? Orada oyunu biz kurmadık. Olacakları biliyorduk ve bunu göstermek istedik zaten. </span></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Mecliste oynayamadınız, ama oyun oynandı, halkla buluştu öyle değil mi? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;"> <span style="font-family: Times New Roman,serif;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Evet. Hemen o gün Meclis’in önünden Yüksel Caddesi’ne kadar yürüyüp orada oynadık. Daha sonra başka yerlerde de oynadık aynı oyunu. Ve daha çok oynayacağız gibi görünüyor. </span></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Neydi bu oynanması bu kadar sakıncalı olan oyunun konusu? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;"> <span style="font-family: Times New Roman,serif;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">TMK mağduru çocuklar için özgürlük istiyordu. Bir masalcı her yeri dolaşmış ve masalını diyecek çocuk bulamamıştı. Çocukları arıyordu. Birisi ona, çocukları koca bir binaya götürdüler, demiş. O da nerede koca bir bina görse soruyor, çocuklar burada mı, diye. E Meclis de yeterince büyük bir bina. Oraya da gelmişti sormaya. “Çocuklar burada mı?” </span></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Kayıp Harfler Masalı’nı Diyarbakır’da, Batman’da, Şırnak’ta da, yani taş atan çocuklara oynamayı düşünüyor musunuz? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;"> <span style="font-family: Times New Roman,serif;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Diyarbakır’da oynadık. Yaz için bazı planlarımız var. Mümkün olursa sadece bölge illerinde değil, birçok ilde oynamak niyetindeyiz. Çünkü oyunun sonunda diyoruz ki, biz çocukları bulamadık, masalımızı size dedik. Siz de gidip onlara deyin. </span></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Meclis önünde yaşadığınıza benzer bir deneyim yaşadınız mı? Yani polis tarafından engellendiğiniz başka yerler de oldu mu? Sokak tiyatrosu yaparken çok kereler polisle karşılaşmış olmalısınız. </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;"> <span style="font-family: Times New Roman,serif;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Elbette yaşadık. Ama şimdilik tam olarak ne yapacaklarını bilemiyorlar. Sokak oyunu çok ara bir yerde duruyor. Eylem desen değil, oyun desen değil. Şimdilik “Tiyatrocularmış amirim…” noktasındalar. Ama zamanla ne olur bilemiyoruz tabii. </span></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>ODTÜ tiyatro festivalindeydiniz. Hem oyun oynadınız, hem de söyleşiye katıldınız. Nasıldı? </b></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-size: small;"> <span style="font-family: Times New Roman,serif;"><span style="font-family: Bookman Old Style,serif;">Çok iyiydi. Özellikle söyleşi bölümünde oradaki insanların da, bizim de zihnimizi çok açan fikirler çıktı ortaya. İnsanlar daha çok ne yaptığımızı, amacımızın ne olduğunu ve onaylayıp reddettiklerimiz anlamında kendimizi nereye koyduğumuzu anlamaya çalıştılar başlangıçta. Ama sonra tartışma ister istemez varolan tiyatro yapma biçimine ve bununla hesaplaşmaya dönüştü. Şunu gördük ki, tam olarak kendimizi konumlandırmak istediğimiz yerdeyiz. Niyetimiz Sahne Dışı üzeriden, onun işleri üzerinden değil, yeni bir önerinin biçiminin ne olacağı üzerinden tartışmak. Sahne Dışı kendini konumlandırdığı yer itibariyle kaçınılmaz olarak bunu tartıştırtıyor. Sahne Dışı’na baktığında tiyatrocular kendi konumlarını sorgulamak durumunda kalıyorlar. İlle kendilerini olumsuzlamak anlamında demiyoruz elbette, olumlamak için bile olsa kendi konumuna, tiyatro yapma biçimine bir kez daha bakmak ihtiyacı hissediyor. Bu bizim için yeterli. Çünkü eski olan gücünü en çok sorgulanmıyor oluşundan alıyor. Onlara yön gösteriyoruz anlamında demiyoruz bunu. Herkes bizim gibi tiyatro yapsın gibi bir şey de demiyoruz. Ortaya samimi bir soru atıldığında ona cevap arama açık yürekliliğini gösteren insanlar biçim verecektir yeniye. Bizim samimi sorularımız şunlardır, elbette en başta kendimize sorduğumuz: Tiyatroyla, hatta sanatla, yaşam arasındaki ilişkide bir sıkıntı var gibi görünüyor? Nedir bu sıkıntı? Sebepleri nelerdir? Nasıl aşılabilir? Bunun ne kadarı üretenden, ne kadarı alımlayıcıdan ve ne kadarı üretim biçimi ve araçlarından kaynaklanıyor? Varolan durumda yeniyi biçimleyecek güce sahip öncüller nelerdir? Nerelerde beliriyor? Ve bunların peşine düşecek cesarete sahip miyiz? Haydi o zaman! </span></span></span> </div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 100%; margin-bottom: 0.49cm; margin-top: 0.49cm;">
<span style="font-family: Times New Roman,serif; font-size: small;"><b>Sahne Dışının geleceğe dair planları neler? Sizin gibi bir topluluk için bu ülkede yapılacak çok şey var ne yazık ki… Ele alınması gereken onlarca mesele, dikkat çekilmesi gereken yaralar, adaletsizlikler ve niceleri… </b></span> </div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-size: small;">Çok iş var evet… Ama tek başımıza bunların tümüne yetişmemiz mümkün değil. Oyunlarımızı izleyen insanlar, benzer sorunları yaşayan başka yerlerde de görmek istiyorlar bu oyunları. Davetler alıyoruz sürekli. Ancak dediğimiz gibi, niyetimiz başka bir tiyatro yapma biçimini tek başına tekrar etmeye başlayan, dolayısıyla onu da kendisiyle birlikte kurumsallaştıran bir grup olmak değil. Gidip bizim oynamamızdansa oradan insanların oyunlarımızı oynaması çok daha cazip geliyor bize. İnternet sitemizi düzenlemeye çalışıyoruz. Metinleri ve oyun kayıtlarını oraya yükleyeceğiz. Böylece isteyenler oyunları istedikleri yerde oynayabilecekler. Elbette icabet edeceğimiz davetler de olur. Ama şimdilik niyetimiz bu yönde. Ayrıca bizim asıl önemsediğimiz şey, ortaya bir öneri atmak. Sanat kurumu’na dâhil olmadan yani parasız, destekçisiz hatta bilgiyi iktidar aracı olarak kullanan bir yaklaşımla “pişmeyi” beklemeden de sanat yapabilirsiniz. Bakın, biz yapıyoruz, deniyoruz, siz de deneyin. Bizce mesele bizim nerede oyun oynadığımızdan çok, bu öneriyi mümkün olduğu kadar çok insana ulaştırmak. Büyük kostümler, dekorlar, seyirci sağlayacak kanallar olmadan da tiyatro yapılabilir. Bunu yapmanın tek yolu sokak değil kuşkusuz. Ama biz sokaktayken kendimiz çok “yerini bulmuş” hissediyoruz. </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1RiCwTyxOIsJ7990uUQaL_bzYbYv_ueaDvDzbv9XKpN7NCpckDNVUG-MIXyjsEKbx1DENYsB3nZ-MbyEks2prcnHXTqvYNjZDK20RAmHe1xqGYOhyphenhyphenBbqybBKSWTlD0WCzUdTPvcIHWnEE/s1600/yeniharman_mayis10.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1RiCwTyxOIsJ7990uUQaL_bzYbYv_ueaDvDzbv9XKpN7NCpckDNVUG-MIXyjsEKbx1DENYsB3nZ-MbyEks2prcnHXTqvYNjZDK20RAmHe1xqGYOhyphenhyphenBbqybBKSWTlD0WCzUdTPvcIHWnEE/s200/yeniharman_mayis10.jpg" width="160" /></a></div>
<span style="font-size: small;"> </span> </div>
sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-32703917878957829882011-06-06T13:50:00.000-07:002011-06-06T13:50:04.256-07:00biraz sabır...En kısa sürede donatmaya çalışacağız burayı.sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-84340068474983784602011-06-06T04:16:00.000-07:002011-06-06T04:20:07.076-07:00Sözlüklerde Sahne Dışı<a href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=sahne%20d%C4%B1%C5%9F%C4%B1"><span style="color: blue;">Ekşi sözlük</span></a><br />
<br />
<a href="http://kirlisozluk.com/default.aspx?g=sahne+d%fd%fe%fd+tiyatro"><span style="color: blue;">Kirli sözlük</span></a><br />
<br />
<a href="http://www.uludagsozluk.com/e/7222062/"><span style="color: blue;">Uludağ Sözlük</span></a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-14814979480303904362011-06-06T04:12:00.000-07:002011-06-06T14:20:32.594-07:00Hakkımızda Yazılanlar<div style="color: #e06666;"><i><span class="baslik15">Barış Yıldırım'ın Birgün ve Evrensel'de yayımlanan yazısı</span></i></div><br />
<b><span class="baslik15" style="color: black;">Sahnenin Dışı da Sahne </span></b> <span class="imza" style="color: black;"><b> </b></span><br />
<span class="imza" style="color: black;"><b>Barış Yıldırım </b></span><span style="color: #295d8c; font-family: verdana; font-size: x-small;"> </span><br />
<div style="color: black;"><br />
</div><span style="color: #295d8c; font-family: verdana; font-size: x-small;">TİYATRO sokakta doğdu, ortaçağın sonuna kadar da dört duvar arasına hapsedilemedi. Hamilere (Patronlara) sahip ana akım tiyatro kendini gösterişli sahne binalarına kapattıktan sonra da halk tiyatrosu sokakları tam olarak boşaltmadı.</span><span class=""><span style="color: black;"> </span><a href="http://www.evrensel.net/v2/haber.php?haber_id=79795"><span style="color: blue;">Devamı>></span></a></span><br />
<br />
<br />
<div style="color: #e06666;"><span class=""><i>Berkant Örkün'ün Acı Kahve sitesinde yayımlanan yazısı</i></span></div><br />
<b><span style="font-size: small;">SAHNE DIŞI'YLA KIRMIZI MASAL'A YOLCULUK </span></b><br />
<div class="newsitem_tools"><div class="newsitem_info"><b> <span style="font-size: small;"><span class="createby"> Berkant Örkün </span></span></b></div><div class="newsitem_info"><b><span style="font-size: small;"><span class="createby"> </span></span></b> </div></div><span style="font-size: x-small;"><span style="font-size: small;">Geçen Hafta Sahne Dışı' Sokak Tiyatrosu'yla birlikteydim. Daha önce Taş Atan Çocuklar ile ilgili TBMM de oynamaya çalıştıkları oyunu duymuştum. Ancak Meclis önündeki oyunlarına izin verilmemiş ve oyunlarını oynayamadan uzaklaştırılmışlardı. Bu seferse 19 Aralık öncesi adresleri ' Hayata Dönüş' operasyonu davasının başladığı Bakırköy Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ydi. Evet doğru okudunuz. <a href="http://acikahve.biz/index.php/berkant-oerkuen/285-sahne-diiyla-kirmizi-masala-yolculuk-.html"><span style="color: blue;">Devamı>></span></a></span></span>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-35687847352430941992011-06-06T04:07:00.000-07:002011-06-06T04:09:08.098-07:00Kırmızı Masal<span style="color: #660000;">Çağrı:</span><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6HBOZm_Ip4fHhLZfT7GybFo5rzAPN284jjDcZ9y6R6DoiR-G1TBkXT3Vsy9RQggwp3HojYXAfygHXYKDUEceh9ExIGV6Yz9tT3gSzW7UB4qNQOh8Q5nm9Q-vSWwVGBbZ91bkQ1GcxTsel/s1600/k%25C4%25B1rm%25C4%25B1z%25C4%25B1+masal-afi%25C5%259F.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6HBOZm_Ip4fHhLZfT7GybFo5rzAPN284jjDcZ9y6R6DoiR-G1TBkXT3Vsy9RQggwp3HojYXAfygHXYKDUEceh9ExIGV6Yz9tT3gSzW7UB4qNQOh8Q5nm9Q-vSWwVGBbZ91bkQ1GcxTsel/s640/k%25C4%25B1rm%25C4%25B1z%25C4%25B1+masal-afi%25C5%259F.jpg" width="456" /></a><span style="color: #660000;"> </span><br />
<span style="color: #660000;"><a href="http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=34236"><span style="color: blue;">sendika.org</span></a> </span><br />
<span style="color: #660000;"> </span><br />
<span style="color: #660000;"><span style="color: blue;"><a href="http://www.blogger.com/goog_668881440">sondakika.com</a></span> </span><br />
<br />
<a href="http://www.tiyatrodunyasi.com/haberdetay.asp?haberno=4350" style="color: blue;">Tiyatro Dünyası </a><br />
<br />
<a href="http://www.tiyatrodunyasi.com/haberdetay.asp?haberno=4350"><span style="color: blue;">Tiyatro Dergisi</span></a><br />
<br />
<a href="http://www.tiyatrohaber.net/?mxz=haber&hid=769"><span style="color: blue;">Tiyatro Haber</span></a><br />
<br />
<a href="http://haberler.com/"><span style="color: blue;">haberler.com</span></a><br />
<br />
<span style="color: blue;"><a href="http://mimesis-dergi.org/2010/12/haydi-bakirkoy-adliyesi-13-agir-ceza-mahkemesi-tiyatro-salonuna/">Mimesis</a></span><br />
<br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=7321">haber fabrikası1</a> </span><br />
<br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=7336">haber fabrikası2 </a> </span><br />
<br />
<span style="color: blue;"><span style="color: #660000;">Haber:</span></span><br />
<br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=200574"><span style="color: #660000;"><span style="color: blue;">Cumhuriyet Gazetesi</span> </span></a> </span><br />
<br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.dha.com.tr/haberdetay.asp?tarih=25.05.2011&Newsid=130140&Categoryid=2">Doğan Haber Ajansı (DHA)</a> </span><br />
<span style="color: blue;"> </span><br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.aa.com.tr/tr/adliye-onunde-tiyatro-gosterisi-2.html">Anadolu Ajansı</a></span><br />
<span style="color: blue;"><br />
</span><br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.etha.com.tr/Haber/2010/12/17/guncel/bu-davada-oyun-var/">Etkin Haber Ajansı (EHA)</a></span><br />
<span style="color: blue;"><br />
</span><br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.emekdunyasi.net/ed/guncel/10385-19-aralik-cezaevleri-katliaminin-10-yilinda-protestolar-basladi">Emek Dünyası</a></span><br />
<br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.yuruyus.com/www/turkish/news.php?h_newsid=8651&">Yürüyüş</a></span><br />
<br />
<span style="color: blue;"></span><a href="http://www.haberler.com/adliye-onunde-tiyatro-oyunuyla-hayata-donus-2422476-haberi/">haberler.com</a><br />
<br />
<a href="http://www.sondakika.com/haber-bakirkoy-adliyesi-onunde-tiyatro-gosterisi-2421635/">sondakika.com</a><br />
<br />
<a href="http://www.gazetesokak.com/2010/12/bakirkoy-adliyesi-onunde-tiyatro/"><span style="color: blue;">gazete sokak</span></a><br />
<br />
<br />
<span style="color: blue;"><br />
</span><br />
<span style="color: blue;"><br />
</span>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-17420750218546090472011-06-06T03:33:00.001-07:002011-06-06T03:33:34.224-07:00Meta-le-vizyon<a href="http://www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=1466"><span style="color: blue;">Tiyatro Dergisi</span></a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-1965034857941517212011-06-06T03:28:00.000-07:002011-06-06T03:28:53.416-07:00Nefesim Yok Sesim Ol<a href="http://www.birgun.net/workers_index.php?news_code=1277453677&year=2010&month=06&day=25"><span style="color: blue;">Birgün</span></a><br />
<br />
<a href="http://kotiscileri.org/"><span style="color: blue;"></span></a><a href="http://www.kotiscileri.org/kategori/anasayfa/12964/kot-kumlama-iscilerinin-ankara-abdi-ipekci-parki-oturma-eylemi">kotiscileri.org</a><br />
<br />
<a href="http://www.kotiscileri.org/kategori/anasayfa/12964/kot-kumlama-iscilerinin-ankara-abdi-ipekci-parki-oturma-eylemi"><span style="color: blue;">Mücadele Birliği</span></a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-47854007471087948912011-06-06T03:22:00.000-07:002011-06-06T03:22:19.515-07:00Ak Kuyu Kara Baca (Mersin)<a href="http://sendika.org/"><span style="color: blue;"></span></a><a href="http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=32016">sendika.org</a><br />
<br />
<a href="http://www.ivmedergisi.com/n%C3%BCkleer-kar%C5%9F%C4%B1tlar%C4%B1-hiro%C5%9Fima-ve-nagazakinin-y%C4%B1ld%C3%B6n%C3%BCm%C3%BCnde-akkuyudayd%C4%B1.html"><span style="color: blue;">+ivme</span></a><br />
<br />
<a href="http://www.ivmedergisi.com/n%C3%BCkleer-kar%C5%9F%C4%B1tlar%C4%B1-hiro%C5%9Fima-ve-nagazakinin-y%C4%B1ld%C3%B6n%C3%BCm%C3%BCnde-akkuyudayd%C4%B1.html"><span style="color: blue;">jiyan</span></a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-9535587005494105372011-06-06T03:18:00.000-07:002011-06-06T03:18:07.424-07:00Tiyatro Oyunu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3Hdn6o3UEwrcPPfYgz_3Fc2BNe-ePY6hABqeZ5qiqtYtcA4QBrfPRX1giRJ9wQUQcilZhuV0ODmJNzGxNVZzt30cXwSwB6eTste64muZ2Zwv2ZfckBiKJ9WfWFHQaDk9lkNwLZKidwGv5/s1600/jpgson.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="452" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3Hdn6o3UEwrcPPfYgz_3Fc2BNe-ePY6hABqeZ5qiqtYtcA4QBrfPRX1giRJ9wQUQcilZhuV0ODmJNzGxNVZzt30cXwSwB6eTste64muZ2Zwv2ZfckBiKJ9WfWFHQaDk9lkNwLZKidwGv5/s640/jpgson.jpg" width="640" /></a></div><br />
<div style="color: blue;"><a href="http://www.blogger.com/goog_1371982220"><br />
</a></div><a href="http://www.tiyatrom.com/2010_haber_0573.htm"><span style="color: blue;">tiyatrom</span></a><br />
<br />
<a href="http://www.blogger.com/goog_1371982205"><span style="color: blue;"><span id="goog_1371982201"></span></span></a><a href="http://cshtr.com/"><span style="color: blue;"></span></a><a href="http://www.herkesetiyatro.com/tiyatro_haberi_09_436.html"><span style="color: blue;">herkese tiyatro</span></a><br />
<br />
<span style="color: blue;"><a href="http://www.tiyatrodunyasi.com/haberdetay.asp?haberno=3805">Tiyatro Dünyası </a></span><br />
<br />
<a href="http://tiyatrom.com/" style="color: blue;"></a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-50709747436434998322011-06-06T03:03:00.000-07:002011-06-06T03:09:00.158-07:00Kayıp Harfler Masalı<div style="color: #660000;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4juEaMzyig45tHSvLwf2nsrBILV1eBtaP9qILwN7Rn7Biuk1m1DoZ0X2xBrNnFh-3N9mV9BHWHBlyT_07BS74N12eHNmVvdgWMId4Nq1iz3qs4z0tUfd5omq9BSpjql0pPYHkVwHdF8CM/s1600/kay%25C4%25B1p+harfler+masal%25C4%25B12.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4juEaMzyig45tHSvLwf2nsrBILV1eBtaP9qILwN7Rn7Biuk1m1DoZ0X2xBrNnFh-3N9mV9BHWHBlyT_07BS74N12eHNmVvdgWMId4Nq1iz3qs4z0tUfd5omq9BSpjql0pPYHkVwHdF8CM/s640/kay%25C4%25B1p+harfler+masal%25C4%25B12.jpg" width="448" /></a>Çağrı: </div><br />
<div style="color: blue;"><a href="http://www.tiyatrom.com/2010_haber_0084.htm">tiyatrom.com </a></div><div style="color: blue;"><br />
</div><div style="color: blue;"><a href="http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=215855&interstitial=true">internethaber.com </a> </div><div style="color: blue;"><br />
</div><span style="color: blue;"><a href="http://izmirizmir.net/" style="color: blue;">izmirizmir.net</a><span id="goog_1609241447"></span><span id="goog_1609241448"></span></span><br />
<br />
<div style="color: #660000;"></div><div style="color: #660000;"> Haber:</div><br />
<div style="color: blue;"><br />
</div><div style="color: blue;"><a href="http://video.ntvmsnbc.com/teatral-protesto.html">NTV Video Haber</a> </div><div style="color: blue;"><br />
</div><div style="color: blue;"><a href="http://www.evrensel.net/v2/haber.php?haber_id=61234">Evrensel Gazetesi </a></div><div style="color: blue;"><br />
</div><a href="http://www.birgun.net/sunday_index.php?news_code=1260704531&year=2009&month=12&day=13" style="color: blue;">Birgün Gazetesi</a><br />
<div style="color: blue;"><br />
</div><div style="color: blue;"><a href="http://www.firatnews.org/index.php?rupel=nuce&nuceID=17154">Fırat Haber Ajansı</a></div><div style="color: blue;"><br />
</div><div style="color: blue;"><a href="http://www.iha.com.tr/haber/detay.aspx?nid=97012&cid=11">İhlas Haber Ajansı (IHA) </a></div><div style="color: blue;"><br />
</div><div style="color: blue;"><a href="http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=27820">sendika.org </a></div><div style="color: blue;"><br />
</div><div style="color: blue;"><a href="http://www.haberfx.net/meclis-onunde-tas-atan-cocuklara-destek-gosterisine-polis-mudahalesi-haberi-118144/">haberfx</a></div><div style="color: blue;"><br />
</div><span style="color: blue;"><a href="http://www.tumgazeteler.com/?a=5721670" style="color: blue;">tümgazeteler.com</a> </span>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-43460309477300701722011-06-05T17:56:00.000-07:002011-06-06T02:42:39.673-07:00Bu Oyunun Bitesi YÖK<span style="color: blue;"><span style="color: blue;">G</span><a href="http://www.gazeteodtulu.com/index.php?metin=339" style="color: blue;">azete ODTÜLÜ</a> </span><br />
<br />
<a href="http://www.tiyatrom.com/2010_oyun_041.htm"><span style="color: blue;">Tiyatrom</span></a><br />
<br />
<a href="http://www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=1488"><span style="color: blue;">Tiyatro Dergisi</span></a><br />
<br />
<a href="http://www.tiyatrodunyasi.com/haberdetay.asp?haberno=3489&tiyatro=Bu_Oyunun_Bitesi_YOK"><span style="color: blue;">Tiyatro Dünyası</span></a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-92111929945242016552011-06-05T17:51:00.000-07:002011-06-06T02:46:13.349-07:00Sahne Dışı, sokaklarda “genel grev” seslerini yükseltti!<div style="color: blue;"><a href="http://94.75.229.232/sunday_index.php?news_code=1264942056&year=2010&month=01&day=31" style="color: blue;">Birgün Gazetesi</a></div><br />
<a href="http://www.tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=1710"><span style="color: blue;">Tiyatro Dergisi</span></a><br />
<br />
<a href="http://www.oytad.com/haber_detay.asp?haberID=71"><span style="color: blue;">Oyun ve Tiyatro Akademisi Derneği (OYTAD)</span></a>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-53466156933412840842011-06-04T15:10:00.000-07:002011-06-04T15:10:04.152-07:00Kırmızı Masal/ 17 Aralık 2010- İstanbul, Bakırköy Adliyesi/ 19 ocak 2011- Ankara, Yüksel Caddesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfrZgX-r5DR2dCD5FXKcxymo6odSztHReHU2MrShdJT_XaSOkqRcREGFGQU_Q-lbbD6O6YSEOZsPH_35FxJjQW66Ird6NCccvgy-LwXmZa5YLMMzza7Cas0_D5Vvht5_-ume6FTTR4BBps/s1600/sahte.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="334" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfrZgX-r5DR2dCD5FXKcxymo6odSztHReHU2MrShdJT_XaSOkqRcREGFGQU_Q-lbbD6O6YSEOZsPH_35FxJjQW66Ird6NCccvgy-LwXmZa5YLMMzza7Cas0_D5Vvht5_-ume6FTTR4BBps/s640/sahte.jpg" width="640" /></a></div><br />
<style type="text/css">
</style><br />
<div style="text-align: center;"><b>KIRMIZI MASAL</b><br />
<style type="text/css">
<span style="font-weight: bold;">K</span><!--
@page { margin: 2cm }
P { margin-bottom: 0.21cm }
-->
</style> </div><div style="margin-bottom: 0cm; margin-left: 0.04cm; text-indent: 1.19cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Benim insan gözlerim bir mülk gördü. Korkunç bir masalın hüküm sürdüğü bir mülk. O masal mülkündeydi ki, tüp gazlar bomba olur, yüzyıllardır konuşulan bir dil bilinmez olur, elleri tozlu çocuklar çocuk olmaz da, takın elbiseli adamlar çocuk olur. </span></span> </div><div style="margin-bottom: 0cm; margin-left: 0.04cm; text-indent: 1.19cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Benim insan gözlerim bir mülk gördü. Diyeyim size o mülkte neler gördü…</span></span></div><a name='more'></a><br />
<div style="margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div style="margin-bottom: 0cm;">— <span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;"><b>Hrant</b></span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Bir adam gördüm, adı Hrant değildi. O, kardeşlik dedikçe bir silah bilendi başka bir yerde. Silahı bileyen, kahraman olacaktı bu mülkün zulmüne. Zulmün kolları dilediğine nasıl şefkatli olur, gördü orada yaşayanlar. Bazı bedenler gittikçe zayıflayıp küçülürken cezaevlerinde, bu adam semirdi semirebildiğince. Ama ters işledi adaletin terazisi. O semirdikçe, küçüldü yaşı mülkün gözünde. Ve bir sabah açıkladı efendiler, bu adam çocuktur, diye. Bu mülkte her adam “adam” değildir, biline…</span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div style="margin-bottom: 0cm;">— <span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;"><b>Öğrenciler</b></span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Bir genç gördüm, üniversiteli değildi. Duvarına poster asmak, yasal kitaplar bulundurmak, sevdiklerini mezarı başında anmak bu öğrenci için suç bilindi. Suçlama: Kırmızı bez almak. Şüphe: pankart hazırlamak… Kimi apaçık vuruldu yol ortasında. Adı Şerzan değildi. Şerzan öldü ama adalet yine ikna olamadı katilin katil olduğuna. Bu mülkte her katil “katil” değildir, biline… </span></span> </div><div style="margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div style="margin-bottom: 0cm;">— <span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;"><b>Çocuklar</b></span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Bir çocuk gördüm, Kürt değildi. Elleri tozlu, küçük gözlerinin kısa ömrüne binlerce ceset sığdırmış. Değil koşup oynarken, uyurken bile terler. Ya nasıl terlemesin? Onun uyanıkken gördüğü zulmü biz, büyükken, düşte görmeye dayanamazdık. Bin delile ikna olmayan adalet onların ellerindeki toza, sırtındaki tere ikna olur da alırdı “şefkatli” kollarına; cezaevi hücresiyle duruşma salonları arasında büyüsünler diye. Bu mülkte her çocuk “çocuk” değildir, biline…</span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div style="margin-bottom: 0cm;">— <span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;"><b>Dil</b></span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Bir dil duydum, Kürtçe değildi. Bin yıldır gırtlakta ezilen bir dil duydum. Konuşanın haline tercümanken; masalı, türküsü, ağıdı varken yok sayılan. Çocuk anasıyla konuşur, okulda arkadaşıyla konuşamaz, yasak; televizyonda konuşulur, mahkemede konuşulamaz, yasak! Ben anlamıyorum, demek ki bu “bilinmeyen bir dil”, yasak! Ağıdı olabilir, masalı, türküsü olabilir; yine de bu dil “dil” değildir. Bu mülkte her dil, “dil” değildir, biline…</span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div style="margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div style="margin-bottom: 0cm;">— <span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;"><b>Güler Zere</b></span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Bir kadın gördüm, adı Güler değildi. Eldeki toza ikna olup çocuktan örgüt üyesi yapan adalet, ikna olmadı onun hasta olduğuna. Siyah saçlarının uzunluğunca uzattı hükmünü. Çoğaldı kadının ağzı, öyle çoğaldı ki yüzüne sığmaz oldu. Bundandır ki gülüşü büyülüydü. O gülüşü gören kara saçlarının sesini de duyardı. Sesi çoğaldı dışarıda. Bin ağız ses oldu kadına. Ama yine ikna olmadı mülkün sahipleri. Bir insan, bir insanın ölmesine yasa hükmüyle karar verebilirmiş gibi. Öleceğine ikna olunca, bıraktılar dışarı. Affettiler! Neyi? Bu mülkte her hasta, “hasta” değildir, biline…</span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div style="margin-bottom: 0cm;">— <span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;"><b>Hayata Dönüş</b></span></span></div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Bu mülkte kara binalar vardı. Adları Ulucanlar, Ümraniye, Bayrampaşa değildi. Bin nefes kapatılmıştı içine. Hasta olmayanlar, Kürt olmayanlar, öğrenci olmayanlar… Kırmızı bezden pankart yapanlar, sevdiklerini mezarı başında ananlar… Düş kurmaktan vazgeçmeyenler, sesini işçiye, ezilene ses yapanlar… Oradaydı hepsi. Bir gün dedi ki mülk sahipleri, bir dost sesi bile fazladır size; aynı sobanın başında birlikte ısınmak fazladır; birlikte okumak, yemek yemek, türkü söylemek fazladır. Kapatılacaksınız tek başınıza beyaz odalara. </span></span> </div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Ama unuttular, onlar en cesurlarıydı mülkte yaşayanların. Elbet savaşacaklardı. </span></span> </div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Hikmetinden sual olunmaz bir mülk sahibi dedi ki, “300 ölü kaldırır hükmümüz. Başlayın!” </span></span> </div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">Kara binaların içine atılan bomba “bomba” değildi, orada yanan canlar “can” değildi, orada tutulan oruç “oruç” değildi. Ama unuttular ki, bizim mülkümüzde her ölüm, “ölüm” değildir. </span></span> </div><div style="margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Book Antiqua,serif;"><span style="font-size: x-small;">İşte dedik size halının altındakileri. Dedik işte; “bu” adalet, “bu” mülkün temelidir. </span></span> </div>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-32541761050227530112011-05-29T17:19:00.001-07:002011-05-29T17:44:31.837-07:00Yarınlar- Praktiker işçisi sendikada kararlı<h2 class="pageTitle" style="color: blue;"><a href="http://praktiker%20i%c5%9f%c3%a7isi%20sendikada%20kararl%c4%b1/"><span style="font-size: small;">Praktiker işçisi sendikada kararlı</span></a></h2>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-6067954392590112472011-05-29T17:18:00.001-07:002011-05-29T17:18:58.169-07:00Yarınlar- Praktiker işçisi için söz bitti, sıra eylemde<h2 class="contentheading" style="color: blue;"><a href="http://www.yarinlar.net/gundem/praktiker-iscisi-icin-soz-bitti-sira-eylemde.html"><span style="font-size: small;">Praktiker işçisi için söz bitti, sıra eylemde</span></a></h2>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8091402195233793314.post-91204883733661979552011-05-29T17:16:00.000-07:002011-05-29T17:16:28.897-07:00Alınteri- Deviantart'tan sokağa<h1 class="main_title" style="color: blue;"><a href="http://www.alinteri.org/?p=8079"><span style="font-size: small;">Deviantart'tan sokağa</span></a></h1>sahne dışıhttp://www.blogger.com/profile/09560392250358039468noreply@blogger.com0